Home

424px-Jacopo_Zucchi_-_The_Assembly_of_the_Gods

Tanrılara ne oldu?

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ لَن تَمَسَّنَا النَّارُ إِلاَّ أَيَّامًا مَّعْدُودَاتٍ وَغَرَّهُمْ فِي دِينِهِم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ

“Bu, onların: Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak, demelerindendir. Onların bu yalanları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür.” (Âl-i İmrân 24)

“Yahudiler, ‘Uzeyir Allah’ın oğlu.’ dediler, Hıristiyanlar da ‘Mesih Allah’ın oğlu.’, dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!” (Tevbe 30)

Ehl-i Kitabın (Hristiyanlar ve Yahudiler) mantığı şu: ‘İsa ve Uzeyir Tanrının oğlu olduğuna göre ve bizde onların inananları, manevi evlatları olarak hangi günahı işlersek işleyelim, Ahrette bir iki gün Cehennemde kalsak da, gideceğimiz yer, Cennettir. Hiçbir baba, evladı ne kadar yaramaz olursa olsun, onu asla gözden çıkaramaz!’

Yalan niçin söylenir? İftira niçin atılır? Tabii ki aldatmak için! Yalan ve iftira insanın kadim günahlarından başta gelenidir. İnsan, yalanı, bazen bir kişiyi, bazen bir kurumu, bazen bir topluluğu aldatmak için söyler. Amaç doğru olmayan bilginin doğru bir bilgi olarak kabul edilmesini sağlamaktır. Yalanı söyleyen kurumsal bir yapı olarak devlet veya din adamı ise, kitlelerin bu yalana inanması daha kolay olur. Çünkü toplum, devlet adamlarına, hele din adamlarına inanmak ister. Özellikle din adamlarını güvenilir kimseler olarak görür ve onların söylediklerini doğru olarak kabul eder. Büyük yalanların kaynağı da genellikle bu kesimler olmuştur.

Yalan tarih boyunca görülen ahlaksızlıkların belki de en başta gelenidir. İnsan uydurmaya bayılır! Tarih düzleminde konuya baktığımızda hayretimizi gizleyemeyiz. Diğer yalanları şöyle dursun, insan soyu, din diye neler uydurmadı ki? Mesela Mitoloji! Mitoloji insan uydurmasının adeta zirvesidir. Mitolojinin kaynağı olan edebiyat ve sanat yapıtlarının arasında da ‘uydurma’ derin bir dere yatağı gibi hep çağlayıp durdu.

Kimsenin kaşığı ak değil; her millet, kendine mitoloji, efsane ve edebiyat uydurdu. (132. Fikir’e bakınız.) İnsanoğlunun hezeyanlarına sınır mı var? Peygamberlerin tanrı edilmesinin yanı sıra tanrı diye tapılan putlar, aynı amaca hizmet eden somut veya soyut imgeler, baştan sona insanın uydurmasıdır. Hani nerede mitoloji tanrıları? Nerede Mısır’ın Ra’sı; Arap’ın Lât’ı, Menat’ı, Nerede Yunan’ın Zeus’u, Roman’ın Jüpiter’i? Nasılda kaybolup gittiler bir bir.

İnsanoğlu uydurduğu tanrılara, oğlunu kızını kurban etmekten de çekinmedi. Tanrılara şaşılacak güzellikte heykeller ve mabetler diktiler. Tanrılar için süslü eşyalar yapıp onları bezediler. Tanrılara atlar, öküzler, tarlalar ayırdılar, bahçeler inşa ettiler ve daha nice şeyleri onlara adadılar. Bu falan tanrınındır deyip ekine dokunmadılar, şunlar falan tanrının atlarıdır deyip hayvanlara binmediler, şu inekler şu tanrılarındır diyerek sütlerini içip etlerini yemediler.

İnsan soyu, putu, menfaatinin bir dayanağı olduğu kadar bir sığınma nesnesi olarak da icat etti. Putlardan yakınlık umdu. Fakat hiçbir put hiçbir insana, hayvana, bitkiye ne bir fayda ne de bir zarar verebildi. Putçuluk, insanın karanlık ve ürkütücü yanını açığa çıkartan, ciddiyetle ve soğukkanlılıkla ürettiği ve perestiş ettiği bir büyük yalanı, hayatını adadığı bir uydurmasıdır.  Peygamberlere bühtan eden, mitoloji tanrıları uyduran ve onlara tapan insan, müflis bir tüccar gibi, dünya hayatını boşa harcamış oldu. Ahrette uydurduğu yalanların hesabını Allah Teâlâ’ya verecektir.

İsa (as)’ın Allah’ın oğlu olduğu en büyük bir yalan, en adi bir iftiradır. Allah Teâlâ’nın eşi ve oğlu olduğu, Yunan’dan ve Roma’dan kalma bir inançtır, oradan Hıristiyanlığa bulaştırıldı. Hıristiyanların dini kaynağı kabul edilen İncil ve Yahudilerin inanç kayağı olan Tevrat, maalesef mitoloji haline getirildi.

Kuran’da Allah Teâlâ’nın buyurduğu gibi, gerçek din İslam’dır; geride kalanlar ise insanın hakla batılı karıştırmasıdır.  Hazreti İsa, asla, ‘ben Allah’ın oğluyum’, demedi. Hz. Meryem’de ‘ben Tanrının eşiyim’, diye bir söz söylemedi. İncil’e bu tahrifatı menfaatleri icabı ruhbanlar soktu. Tevrat’taki yüzlerce uydurma anlatım da yine Yahudi din adamlarının azim bir bühtanıdır.

Sonuç: Din adına elimizde bir mihenk taşı var; Kuran. Kuranla test edilmeyen hiçbir bilgi, kaynağı ne olursa olsun, gerçek bir dini inanç kabul edilemez. Geçmişleri ve yaşayanlarıyla birlikte uydurma din ve tanrı kültü bir aldanma ve aldatmadır. Allah Teâlâ’nın eşi, çocukları, hısımı akrabası, yoktur; O, tüm bu eksikliklerden münezzehtir. Her şey ona muhtaçtır, fakat O hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şeyi yaratan, yarattıklarını idame ettiren ve hayatlarını sona erdiren hayat sahibi olan Rabbimizdir.  Kim kimin yakını olursa olsun, herkes hesabını tamı tamına Adil olan Rabbimize verecektir. Kim kimin oğlu ve kızı olursa olsun, Cennetlikler Cennete; Cehennemlikler de Cehenneme gideceklerdir. Gerisi, yalancıların yalanıdır.

Yorum bırakın