Home

Arşın taşındığı gün

وَانْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌۙ

“Gök de yarılır ve artık o gün o, çökmeye yüz tutar.” (Hâkka – 16)

Gök yarılır, yıldızlar birer birer söner. O gün, semanın örtüsü kalkar ve sonsuz bir derinlik belirir. Melekler, rahmetin ve adaletin tecellisini bekleyerek saf saf dizilirler. O büyük günde, sekiz yüce melek, Rabbinin arşını taşır. Arş ki, varlığın özü, kudretin tecellisi ve iradenin sonsuzlukta süzülen nurudur.

Ey insan! O gün huzura alınacaksın. Ne kalbindeki sırlar gizli kalacak ne de dilinin söylemedikleri saklı kalacak. Amellerin, niyetlerin ve hatıraların, zamanın ipliklerinden dokunmuş bir kitap gibi önüne serilecek. Hiçbir gölge aydınlığın önüne geçemeyecek.

Ve sen, o gün, sonsuz rahmetin mi yoksa nihai adaletin mi hükmü altına alınacağını bileceksin. Çünkü artık perdeler kalkmış, her şey aşikâr olmuştur.

Zaman, artık hükmünü yitirmiştir. Mekân, anlamını kaybetmiştir. Sadece hakikat kalmıştır; saf, yalın ve kaçınılmaz hakikat.

İnsan Neden Unutur?

Peki, madem sonumuz budur, insan neden manevi dünyasını ihmal eder? Neden varoluşun asıl amacını unutur da, geçici olanın peşinde kaybolur?

Küresel sistem, insanın çevresini dünyevi olanla doldurdu. Reklamlar, teknolojik aygıtlar, eğlence kültürü, tüketim alışkanlıkları… Hepsi insanı, şimdiye ve buraya mahkûm etti. Dünya, insanın gözünde büyüdü; ahiret ise uzaklaştı. Bir zamanlar ruhunun derinliklerinde yankılanan sonsuzluk düşüncesi, artık yalnızca eski kitapların satırlarında, zaman zaman duyulan vaazlarda kaldı.

Dünyevileşme, insanın kalbine sessizce işleyen bir gaflettir. Hayatın gerçekliği ile oyalanmalar arasında kalmış ruh, zamanla duyarsızlaşır. Ölüm düşüncesi, eskiden olduğu gibi yüreklere sarsıcı bir hakikat olarak değil, belirsiz bir uzaklık olarak yansır. İnsan başına gelecek olanı artık harekete geçecek kadar hissetmiyor. Çünkü sistem, onu hissetmemesi için tasarlandı.

Ancak insan, ebedi olana sırtını döndüğünde, içindeki boşluk da büyür. Tüm dünyevi uğraşlar, elde edilen başarılar, harcanan servetler… Hiçbiri o boşluğu dolduramaz. Çünkü insanın mayası topraktan olduğu kadar, ruhu da sonsuzluktan bir nefhadır. O ruh, ancak geldiği yere yöneldiğinde huzur bulur.

Dünya, her şeyiyle aldatıcıdır. Gözlerimizi kamaştıran ışıkların ardında, hakikat hep saklıdır. Ama gün gelir, gök yarılır, ışıklar söner ve her şey olduğu gibi açığa çıkar. O gün gelmeden önce, insanın kendine dönmesi, unuttuğunu hatırlaması gerekir. Çünkü o gün, artık pişmanlığın fayda etmeyeceği gündür.

M. Talat Uzunyaylalı

Yorum bırakın