Home

12643

Münafık zengin psikolojisi

 

وَيَحْلِفُونَ بِاللّهِ إِنَّهُمْ لَمِنكُمْ وَمَا هُم مِّنكُمْ وَلَكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ ﴿*﴾ لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَأً أَوْ مَغَارَاتٍ أَوْ مُدَّخَلاً لَّوَلَّوْاْ إِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ

“Şüphe yok ki onlar, sizden olduklarına dair Allah’a andederler, sizden değildirler, fakat onlar,  korkularından sizden görünen bir topluluktur.”; “Bir sığınacak yer yahut mağaralar yahut da bir delik bulsalardı yüzlerini derhal o tarafa dönüverirlerdi.” (Tevbe 56-57)

Tevbe süresinin bu ayetleri münafık zenginlerin ve ileri gelen Medineli bazı münafıkların psikolojisini anlatmaktadır. Psikoloji şöyledir: Çıkarını korumak için Müslüman gibi görün; fakat gerçekte Müslümanlığa ve Müslümanlara değer verme. Her fırsatta İslâmî gelişmelere mani ol. İslâm’ın yayılmasına, yaşanmasına, İslâmî eğitime, çeşitli bahanelerin arkasına saklanarak, karşı çık. Ayetler Medine’deki zengin ve önde gelen, gerçekte Müslümanlığı benimsememiş, fakat Müslümanlık Medine’ye hâkim olduğundan, onunla çatışmayı da göze alamayan, ancak fırsat buldukça münafıkça davranmaktan geri durmayan insanların varlığına dikkat çekmektedir. Ayetler, aynı zamanda, her devirde görülen bu tür insanlara ve hallerine ışık tutmakta; Müslümanları bunlara karşı ferasetli olmaya davet etmektedir.

Münafık zengin psikolojisi: Kişinin serveti ne kadar artarsa dünya kaygısı da o ölçüde artar. Münafık zengin, kendini zengin olmayanlardan farklı görür; o, paraca olduğu gibi, makamca, itibarca, şerefçe diğerlerinden üstündür; böyle düşünür. Toplum da, bu imajı destekler mahiyette münafık zenginlere itibar etmeyi içselleştirmiştir. Sırf zengin oldukları için onlar toplumun önderi, efendisi kabul edilirler. Kişisel çıkarlarına göre tutum ve davranış belirleyen münafık zenginlerin sözlerine değer verilir; onlar da kendilerini daima haklı görür; bir şeye eksik diyorlarsa o eksiktir; her şeyi en iyi onlar bilir ve değerlendirir.

Parayı, zenginliği kürkle sembolize eden Nasrettin Hoca, kürksüz gittiği davete alınmayınca dönüp bir kürk bulur ve tekrar davete gider. Tabii baş tacı edilir; en üst köşeye oturtulur ve enfes yemekler önüne dizilir. Fakat o, yemez, kürkünün ucunu yemeklere daldırıp “Ye kürküm ye, bu iltifat bana değil sanadır!” der. Bu esprinin anlattığı mana maalesef kıyamete kadar değişmeyecek bir realitedir.

İslâm dini, servete zenginliğe karşı değildir. Münafık zenginliğe karşıdır. Mümin, dünya ve ahret dengesini koruduğu takdirde, Müslümanca zenginlik kişiye büyük bir lütuftur. Ancak zenginliğin tabiatında dünya ve dünyaya meyil vardır; bu yüzden münafık zengin dünyanın zebunu olmaktan kurtulamaz. Münafık zenginin sergilediği dinamizm ve aksiyoner davranışlar dünyayı fethetmekten ibaret kaldıkça kişi ziyandadır. Münafık zengin ahreti unuttuğundan aklı fikri dünyada kalır ve neticede, zenginliği ahiretine hizmet etmediğinden, müflislikten kurtulamaz. Şükrünü ödeyemediği zenginlik kişiyi cehenneme kadar sürükler.

Para ile imtihan zordur: Münafık zenginler, çıkarlarına göre hareket etmeyi, öğrenilmiş bir tecrübe olarak, tercih ederler. Nitekim siyasî iktidarlar karşısında olmaktan kaçınırlar. Dine karşı alenî bir muhalefet gütmezler; çünkü bu da çıkarlarına aykırıdır. Hatta bunların arasında cami yaptıran, camilere halı serdiren, öğrencilere burs veren tipler bile vardır. Fakat yaptıklarının ne kadarı Allah için ne kadarı çıkarları için, onun hakikatini artık Yaradan bilir.

Münafık zenginler, siyasî ve iktisâdi düzenin bozulmasını, eğer çıkarlarına hizmet edecekse desteklemekten geri durmazlar. Bu desteği çoğu kere örtülü yaparlar; fakat medya güçleri varsa, siyaseti ve toplumu menfaatleri doğrultusunda şekillendirmekten kaçınmazlar. Yeri gelir askeri darbeleri yeri gelir sivil siyaseti desteklerler; desteğin yahut kösteğin temelinde yatan holdingin çıkarlarıdır, Allah’ın rızası değildir. Nitekim Türkiye’de askerî darbelere, başbakanların, bakanların, din adamlarının, gençlerin siyaseten idamlarına karşı çıkmış, haksızlığa haksızlık diye bilmiş, büyük zenginlerden bir ismin varlığını tanıma şerefine eremediğimizi ifadeye mecburum.

Elli yedinci ayette ifade buyrulduğu gibi, “Bir sığınacak yer yahut mağaralar yahut da bir delik bulsalardı yüzlerini derhal o tarafa dönüverirlerdi.” Münafık zenginler ve onların şürekâsı sosyal ve siyasî hâdiselerden, savaşlardan daima kayıpsız çıkmayı, hatta bu dönemlerde servetlerini büyütmeyi başarırlar. Bir tehlike zuhur ederse mağaralar/delikler hükmündeki başka ülkelere kaçarlar; paralarını kaçırırlar. Vs. Münafık zenginler dünyadaki münafık zenginlerle kardeştirler; gerçekte bunların bir dini, vatanı yoktur; nereden bir menfaat elde ederlerse orası onların vatanıdır. Münafık zenginlik küresel kapitalizmin bir parçasıdır ve onun hizmetçisidir.

Sonuç: Bir ülkenin, tabir caizse, ‘kaymak’ tabakası kabul edilen yüksek düzeydeki askeri ve sivil şefleri, kamu bürokrasisi, akademik kadroları, yargıçları, basın yayın çevreleri, aydın denilen çevreler ve diğer refah kesimleri de münafık zenginlerin reflekslerine benzer refleksler edinmişlerdir; onlar da, son kertede menfaatlerini hakikatlere tercih etmekten geri durmazlar. Tabii müstesnalar daima vardır.

M.Talât Uzunyaylalı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s