Kâinat neden bu kadar güzeldir?
وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَم۪يرَ لِتَرْكَبُوهَا وَز۪ينَةًۜ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ
“Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.” (Nahl 8)
Nahl Suresinin ilk ayetleri yaratma, yaratmadaki çeşitlilik ve güzellik ile başlamaktadır:
“Allah’ın emri gelmiştir. Artık onu istemekte acele etmeyin. Allah, onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.
Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile ‘Benden başka tanrı olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun’ diye gönderir.
(Allah) gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, koştukları ortaklardan münezzehtir.
O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir.
Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır. Onlardan bir kısmını da yersiniz.
Sizin için onlardan ayrıca akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik (bir zevk) vardır.
Bu hayvanlar sizin ağırlıklarınızı, ancak güçlüklere katlanarak varabileceğiniz bir memlekete taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatli, pek merhametlidir.
Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.
Yolun doğrusu Allah’ındır. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.
Gökten suyu indiren O’dur. Ondan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler.
(Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah’ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.
Yeryüzünde sizin için rengârenk yarattıklarında da öğüt alan bir toplum için gerçek bir ibret vardır.
İçinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O’dur. Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun. (Bütün bunlar) onun lütfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.
Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı.
Daha nice alâmetler (yarattı). Onlar, yıldızlarla da yollarını doğrulturlar.
O halde, yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?
Allah’ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (Nehl1-18)
Nahl suresinin sekizinci ayette; “Velḣayle velbiġâle velhamîra literkebûhâ vezîne(ten)/ binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı)”; on üçüncü ayette; “Vemâ żerae lekum fî-l-ardi muḣtelifen elvânuh(u) / Yeryüzünde sizin için rengârenk yarattıklarında…” ve on dördüncü ayette; “Vehuve-lleżî saḣḣara-lbahra lite kulû minhu lahmen tariyyen vetestaḣricû minhu hilyeten telbesûnehâ /Taze balık yemeniz ve takacağınız süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O’dur…” geçen ilahi ifadeleri ve Kuran’ın daha pek çok ayetinde yer alan süs, güzellik, renk, şekil ve bunların insanla ilişkisine yapılan atıflar, göstermektedir ki, Rabbimiz kâinatı aynı zamanda insanın zevk duyacağı bir mahiyette halk etmiştir.
Çeşitli renkteki çiçekler, ağaçlar; mavi gökyüzü; yıldızlı geceler; incili denizler; şulesiyle bizi büyüleyen ay; yeşil çayırlar; envaı renkte, desen ve şekildeki bitkiler ve hayvanlar… bizim için süslenmiş, bizim için bezetilmişlerdir.
Bu, hem bu dünyadaki varoluşumuzun temel dayanaklarından biridir; hem de, eşsiz güzelliklerin aslında birer mecaz olduğu, bu güzelliklerin asıllarının cennette hazırlandığı bize müjdelenmiş olmaktadır. Her varlık; şekil, renk, biçim, ses vb. özellikleri bakımından yegânedir. İnsan, hayvan ve bitki… her bir canlının her bir organı, yaprağı, çiçeği, meyvesi, iç ve dış yapısı, sesi sadası benzersizdir. Bu, eşsiz güzelliklerin sahibi Cemal sahibi Rabb’imizdir. Halikımız mübarek isimleriyle varlıkta her an eşsiz bir şekilde tecelli etmektedir. Müslüman kişi, çiçeği görüp çiçeğin sahibini de gören kimse demektir. Kâfirin bakışı ise çiçekte kalır. Müslüman ölünce ebedi cennete gider, cennetteki tecell-i ilahiye gark olur; kâfirin körlüğü onu ahrette zulmete çeker!
Sonuç: Varlık bir tezahürdür ve kaynağı tecell-i ilahidir. Allah’ın sonsuz güzelliği, heybet ve haşmeti yarattığı varlıkta apaçık gözükmektedir. Mucidimiz Allah’tır ve O, yer ve gökler ve ikisinin arasındakilerle, arz-ı cemal etmektedir. Varlığı, zatına ‘âyine-i cemal’ kılmış, her bir varlık, kudretine ayna kesilmiş, O’nun güzelliğini haykırır olmuştur. Öyle bir tecellidir ki, her bir varlığa bir hüviyeti vermiştir; fakat aynı zamanda her bir varlık, tek bir kudretin fiili olarak, sanki tek bir iş ve tek bir oluş içindedir.
Rabbimiz, her bir varlığa, varoluş amacını gerçekleştirmesi için ihtiyacı olan donanımı yüklemiştir; kâinat, bu donanımın çalışması için bütünleşmiş bir yapıya kavuşturulmuştur. Kesretteki bu vahdet, soluk kesen bir harika, eşsiz bir güzelliktir. Hücreden kütleye Allah’ın güzelliğinin kuşatmadığı bir varlık yoktur. Sonsuz bir yücelik ve heybet, her bir varlıktan görür köre, işitir sağıra âdeta salâ okumaktadır. Bu, bir lütuf ve ihsan tecellisidir ki, bakıp görenlere, duyup işitenlere, aklen ve kalben sermest olanlara ne mutlu.
M.Talât Uzunyaylalı