Namazı bırakmak, zekâttan kaçmak sapıklıktır!
وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا
“Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.” (Meryem 55)
Meryem suresinde isimleri zikredilen peygamberlerle ilgili önemli açıklamalar yapılmış ve bu yüce zatların şahsiyetleri bize tanıtılmıştır. Bu bağlamda surenin 54-61 ayetlerinde konu şu mübarek ayetlerle özetlenmiştir:
“(Resulüm!) Kitap’ta İsmail’i de an. Gerçekten o, sözüne sadıktı, resul ve nebi idi.
Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.
Kitapta İdris’i de an. Hakikaten o, pek doğru bir insan, bir peygamberdi.
Onu üstün bir makama yücelttik.
İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem’in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail (Yakup) ‘in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah’ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.
Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler.”
Kuran’dan anlıyoruz ki peygamberlere ve onların tebliğ ettiği ilahi mesaja inanan mümin kimselere namaz ve zekât emredilmiştir. Allahü Teâlâ’nın hoşnutluk duyduğu kimseler, beş vakit namazı kılan ve zekâtı veren kimselerdir. Sabredip bu iki temel ibadeti ölünceye kadar devam ettirenler, fani olan dünya hayatında baki meyveler verecek bir zenginlik elde etmiş olacaklardır.
Namaz aynı zamanda ruhsal ve bedensel temizlik sağladığından müslüman kişi psikolojik rahatsızlıklardan oldukça azade bir hayat yaşar. Zekat ise zengin fakir arasında sosyal uçurumların oluşmasına mani olur. Namaz ibadetiyle fakir zengin aynı safta Allah’ın huzurunda durdukları gibi zekat ile de zenginin ve fakirin eli ve kalbi samimi ve sıcak bir şekilde birbirini tutar.
‘Çoluk çocuğumun rızkının peşinde koşuyorum, devletin-milletin işini yürütüyorum, meşguliyetim çok bu yüzden namaz kılamıyorum, zekâta ise zaten gerek yok, çünkü vergi veriyoruz, hem sonra benim kazancımda kimin ne hakkı var!‘ anlayışı, dinin iki temel ibadetini teville ortadan kaldırmak demek olacağından, bu anlayış, ayette zikredildiği üzere, Allah’ı dinlememek ve nefse uymak, yoldan çıkmak, şehvete uymak, azgınlık, arzuların esiri olmak anlamlarında bir sapıklık örneğidir.
Sonuç: Meryem 61’de bu durumdan çıkış yolu tövbe olarak gösterilmiştir: “Ancak tövbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın cennete, çok merhametli olan Allah’ın, kullarına gıyaben vadettiği Adn cennetlerine girecekler. Şüphesiz O’nun vadi yerini bulacaktır.
M.Talat Uzunyaylalı