Home

e6681cb325566600bd601149fb699d35

‘Eylemcilik yasası!’

اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ

“Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su dedik.” (Sâd – 42)

Tefsir kitapları başta olmak üzere çeşitli dinî kaynaklarda Hazreti Eyyub’ün, deri hastalığına yakalandığı ve rahatsızlığına uzun yıllar sabrettiği ifade edilir. Hz. Eyyub, kendisini, işinden gücünden, çoluk çocuğundan uzaklaştıran, yorgunluk ve eziyet olarak tanımladığı rahatsızlığından kurtulmak üzere Rabbine yalvarmıştır. (Sâd 41)

Hz. Eyyub’ün şöyle dua ettiği rivayet edilir:  “Allah’ım! Benim dilim kalbime muhalefet etmez; aklım ve gönlüm gözümün peşinden gitmez (yani basiretim basarımdan öncedir / görünüşe göre değil, aklıma / gönlüme göre hüküm veririm.) Malım-mülküm beni şımartmamıştır. Karnımı doyururken yanımda mutlaka bir yetim-fakir bulunur; etrafımda bir aç ve açık varken karnı tok-sırtı pek gecelememişimdir hiç…” (Keşşaf tefsiri, c. 5, s. 860)

Sâd 42’de, Allah (cc), Hz. Eyyub’ün derdinin dermanını vermiştir: Allah’ın emriyle ayağını yere vurmuş, vurduğu yerden su fışkırmıştır. Hz. Eyyub bu sudan içtikten ve yıkandıktan sonra hastalığından kurtulmuştur.

Biz, ayetteki, ‘Urkud biriclik.. / Ayağını yer vur…’ emriyle ilgili evrensel, ilahî bir yasadan söz etmek istiyoruz. Bu yasa ‘eylem yasasıdır.’ İnançla eylem arasında zorunlu bir bağ bulunmaktadır. İnsanlar, Hazreti Eyyub örneğinde olduğu gibi, hayatları boyunca çeşitli sıkıntılarla karşılaşırlar. İslam dini bakımından bu tür haller birer imtihan sebebidir ve sabrı gerektirir. Fakat sabır, pasif bir tevekkül hâli değildir; aksine sabırla birlikte, sıkıntıdan kurtulmak üzere, Allah Teâlâ’ya sığınmak ve sonra da sebeplere kuvvetlice müracaat etmek gerekir. Sebeplere sarılma durumu, ‘eylem yasasına’ uygun hareket etmek demektir. ‘eylem yasası’  olumsuz bir durumun düzeltilmesinde geçerli bir yöntem olduğu gibi toplumsal sorunların çözümünde de geçerli bir yöntemdir.

İslam dini pasif bireyi tasvip etmez. Aksine Kuranî bir kavram olarak, sürekli eylemlilik durumunu, “ameli” önerir.  Sözlükte ‘davranış, hareket, iş, çaba, emek, çalışma ve eylem’ anlamlarına gelen amel, dini terim olarak ise, niyet ve iradeye bağlı olarak yapılan bilinçli fiilleri anlatır. Bir duygunun, düşüncenin, tutum ve davranışın amel olması, Allah için, bilinçli bir şekilde yapılmasıyla mümkün olmaktadır. Bütün farzlar eylemlilik içerir. Kişinin, eylemlilik üzere olmadan, Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir hayatı yaşaması mümkün olmaz.

Sonuç: Evren, Rabbimizin bir fiili olarak, her an eylemlilik üzeredir. Bu yüzden iman da amelle birlikte varlık sahasına çıkmakta ve hayata etki etmektedir. Kişi, amel üzere (amel-i salih, amel-i hasene)  yaşadığında değişir ve değiştirir.

Kuran’da 72 ayette amel-i salih ifadesi iman sözcüğüyle birlikte geçmiştir. Demek ki eylem farz hükmündedir. Kişi ancak eylemle (amel) kendini ve toplumu ıslah edebilir. Bireysel, toplumsal ve küresel çürüme, inan sahiplerinin, iç ve dış sorunlardan kurtulmak üzere, ayaklarını yere vurmayı terk etmelerinin bir sonucudur, denilebilir. Kişi eylem üzere olduğunda Allah Teâlâ’nın yardımı mutlaka yetişecektir.

(M. Talât Uzunyaylalı)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s