Haktan hoşlanmama psikolojisi!
لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ
“Andolsun biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.” (Zuhruf – 78)
Ayette geçen ‘kerih’ sözcüğü; imandan ve iman ehlinden hoşlanmamak, beğenmemek, nefret etmek, sevmemek, tiksinmek anlamındadır.
Hakk, ilahi kuralları içerir; kurallar ilahi emirlerdir ve müminleri bağlar. Ekseri insan ise, keyfine göre bir hayat sürmek ister. Bunu şahsi hürriyet olarak görür. Arzularının karşısına çıkılmasını, -hele dinin kurallarıyla hazların, zevklerin sınırlandırılmasını- kabul etmek istemez.
Din, kişide, bir nevi fren rolü üstlendiğinden, Kuran’ın emir ve yasakları, nefisperestleri kızdırır. Onlar hayatın merkezine beş duyularını koyup yaşamak isterler. ‘Hayat benim, kimse hayatıma karışamaz, hayatımı istediğim gibi yaşarım!’ efelenmesi bu çevrelerde yaygındır.
Evet; Hak, kelam-ı ilahi olan Kur’an’dır. İçleri karışık buruşuk kimseler, tarihsel olarak da bilinmektedir ki, hakka karşı fitneci bir tutum ve davranışı benimsemişlerdir. Doğrudan yahut dolaylı şekilde imana ve kaynaklarına muhalefet üreterek, hakkın en büyük düşmanı bu anlayıştaki kişiler olagelmiştir.
Mümin gözüktükleri halde namazı hiç kılmayan yahut üşenerek kılanlar, zekât, sadaka gibi mali ibadetleri yerine getirmeyenler, her fırsatta din mensuplarını eleştirenler ve bu yönde dillerini köpürttükçe köpürtenler, bu kesimler de diğerlerinin bir benzeridir. Hakka karşı inkar yahut eleştirel bir dili seçenler, Allah katında değersiz kimselerdir.
Hakkı istemeyene, kimsenin, Hakkı kabule zorlama yetkisi de yoktur; çünkü rahmet kaynağı Kuran, apaçıktır ve ortadadır. İnsanlık, aklı, vicdanı ve tarihsel tecrübeyle Hakkın muhatabıdır. Tebliğ ise şarttır, fakat zorlama, dini bir emir değildir.
Peki, hakkın tanınması ve kabulü neden zordur?
Bu konudaki en büyük engel oluşmuş kültürdür. Her peygamber, hakkı, kavmine getirdiğinde, karşısında mevcut kültürün siyasi, ekonomik, askeri vb. temsilcilerini bularak, onların ürettiği dirençle karşılamışlardır.
Sonuç: Kureyş’in azgınları Hazreti Muhammed’i ve Kuran’ı sevmediklerini, duygu, düşünce, tutum ve davranışlarıyla daima gösterirlerdi. Hatta peygamberimiz döneminde gerçekleştirilen savaşlar, şiddete yönelmiş bu düşmanlığın savuşturulması amaçlıdır.
Fakat yine tarihsel olarak bilinmektedir ki, kimler, ‘Hakk’ın düşmanı olmuşlarsa, onlar bireysel yahut kitlesel helakten kurtulamamışlardır.
M. Talât Uzunyaylalı