Tarih sona ermek üzeredir!
وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ …
“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de iman ettiler. Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: ‘Onun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”; “Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. Şöyle diyerek dua ediniz: ‘Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâ’mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara 285, 286)
Bakara Suresinin son iki ayeti kerimesi surenin de âdeta bir özeti gibidir. Peygamberlik sistemi Allah Teâlâ’nın kurduğu ilahi bir sistemdir. İnsanı yaratan ve tarihi başlatan Allah Teâlâ’dır. Peygamberlik sistemi tarihin en büyük hadisesi olmuştur. Peygamberlik ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem’le birlikte başlamış ve Hazreti Muhammed (sav) ile tamamlanmıştır. Böylece tarih sona ermiştir. Artık, beklenen Kıyamet sürecidir.
Peygamberler, tarih süreçleri boyunca, doğrudan Allah Teâlâ’nın görevlendirmesiyle tebliği ve irşat vazifelerini yapmışlardır. Allah Teâlâ, peygamberlerine vahi meleği olan Cebrail (as) ile ilahi mesajları göndermiş, peygamberler de Cenab-ı Hak’tan aldıklarını insaniyete eksiksiz olarak iletmişlerdir.
Peygamberlik Sistemi, ilahî bir sistemdir. Tarihin ortaya çıkmasıyla eş zamanlı olarak başlamıştır. Bu sistemin kurucusu varlığın yaratıcısı olan ve tarihi başlatan Hakk Teâlâ’dır. Bu nedenle Peygamberlik ve vahi sistemine bakarken sadece Hazreti Muhammed (sav) özelinde değil, sisteme bütüncül bakmak gerekmektedir. (Tarih şuuru)
Tarihin ilk devirlerinden itibaren tüm peygamberler, Hakk Teâlâ’nın emrettiği, aşağıda sıraladığımız temel noktalara kendileri iman edip insanları da imana etmeye ve kendilerini değiştirecek ameller yapmaya davet etmişlerdir:
1- Allah Teâlâ vardır. Tektir. Dünya hayatını ve ahiret hayatını yaratan Odur.
2- Allah Teâlâ’nın peygamberleri vardır: Peygamberler, Allah Teâlâ’nın seçip tayin ettiği yüksek şahsiyetli görevlilerdir. Vazifeleri, Yaratıcının emrettiklerine inanmak ve ilahi emirleri insanlara tebliği etmekten ibaret olmuştur.
3- Allah’ın Melekleri vardır: Ruhanî ve yüce bir varlık olan Cebrail (as), peygamberlerle temas kurarak, Allah Teâlâ’nın emirlerini ve açıklamalarını (tarih süreçlerinde yaşanan hadiselerin yorumunu) tebliğe etmiştir. Allah Teâlâ, gerektiğinde Melekleriyle Peygamberlerine yardımda da bulunmuştur. (Meleklerin tarihin oluşumuna olan etkisi üzerinde düşünmek gerekmektedir.)
4- Allah Teâlâ’nın ilahi kitapları vardır: Peygamberlerin bir kısmına kısa ve uzun metinler hâlinde âyetler gönderilmiştir. Bu çok önemli bir husustur: İlahî kitaplar, iman ve yaşam kılavuzu olarak tarih süreçleri boyunca bütün müminlere rehberlik etmiştir. Allah Teâlâ’nın indirilen son ilahî kitabı ise Kur’an-ı kerimdir.
Kur’an-ı Kerim, diğer ilahi kitaplardaki bilgileri içinde toplamaktadır. Kur’an-ı Kerim, ilahi sisteme bütüncül bakmamızı, peygamberleri ve onlara indirilen ilahi bilgilere (âyetler) inanmamızı, iman maddeleri arasında saymıştır. Bu sayede tarihi süreçlerin tamamında vahi sisteminin doğrudan ya da dolaylı olarak hep var olduğunu da öğrenmiş olmaktayız.
Tarihin başladığı günden itibaren peygamberler ve onlara verilen ilahi kitaplar vasıtasıyla insanlara âdeta aşağıdaki gibi hitap edilmiş ve onlardan inanmaları ve amel yapmaları istenmiştir. Tarih boyunca peygamberler ve mü’minler ile kâfirler arasındaki diyalog özetle şu şekilde gerçekleşmiştir:
Peygamberler: Ey insanlar! Allah Teâlâ vardır. Tektir. Dünya hayatını ve ahiret hayatını yaratan Odur. Ona inanın ve Onun emrettiklerini yaparak bu dünyadan ayrılın.
Müminler: İşittik ve iman ettik!
Kâfirler: İşittik ve reddettik!
Peygamberler: Ey insanlar! Allah Teâlâ’nın peygamberleri vardır. Rabbimiz, Yüce varlığını sizlere tanıtmak, sizi bekleyeni ve sizden bekleneni bildirmek üzere bizi peygamber olarak görevlendirdi. Rabbimizin her birimizle farklı yakınlaşması ve iltifatları oldu. Fakat hepimiz onun peygamberleriyiz. Size açıkladığımız âyetler Onun insanlara bir emri ve yasaklamasıdır. Biz Peygamberler, bu emir ve yasaklara kendimiz uyuyoruz; sizlerden de uymanızı istiyoruz.
Müminler: İşittik ve iman ettik!
Kâfirler: İşittik ve reddettik!
Peygamberler: Ey insanlar! Allah Teâlâ’nın melekleri de vardır. Biz onları görüyoruz. Özellikle Cebrail (as) ile temas kuruyoruz. Allah’ın emirlerini bize Cebrail (as) getiriyor. Yoksa bu âyetleri kendimiz uydurmuyoruz, insanların yazdığı bir kaynaktan da almıyoruz. Görevli melek, Allah’ın emri olarak âyetleri bize getiriyor, biz de kendimiz gereğini yapıp size de gereğini yapmak üzere iletiyoruz.
Müminler: İşittik ve iman ettik!
Kâfirler: İşittik ve reddettik!
Peygamberler: Ey insanlar! İlahi kitaplar (özü itibariyle tek kitaptır; Kur’an-ı Kerim.), vahiyle uyarılan her toplum için hidayet kaynağıdır. Allah Teâlâ’nın son ilahi kitabi Kur’an-ı Kerim’dir. Kıyamet gününe kadar insanların arasında tek ve evrensel hidayet kaynağı olarak yer alacaktır. Göğün güneşi ne ise yeryüzünün güneşi de Kur’an-ı Kerim’dir. Onunla aydınlanmayan her birey karanlıktadır. Yaşadığınız çağ ve ortam ne olursa olsun, Kur’an-ı Kerim’e göre, yani Allah Teâlâ’nın emrettiği gibi yaşamaya ve Kur’an-ı Kerim’le aydınlanmaya çalışırsanız ahirete mü’min insanlar olarak gitme ve cennete girme imkânını elde edebilirsiniz.
Müminler: İşittik ve iman ettik!
Kâfirler: İşittik ve reddettik!
Sonuç: Son kitap ve son peygamberin gelmesiyle birlikte vahiy sistemi tamamlanmıştır. Artık, bozulanı düzeltmek üzere bir peygamber ve ilahi bir kitap gelmeyecektir. Tarih fiilen sona ermek üzeredir. Surenin son ayetindeki dua dilimize zikir olmalıdır. Rabbimiz, tarih boyunca vahyi, işittik ve iman ettik deyip dünya hayatlarını cennete girecek şekilde kullanan kullarının arasına, -modern zamanların perişan Müslümanları olarak- bizleri de katsın, inşallah. Âmin.