İnsan varoluşunda Allahü Teâlâ’nın, şeytanın ve meleğin rolü
وَإِذْ يُرِيكُمُوهُمْ إِذِ الْتَقَيْتُمْ فِي أَعْيُنِكُمْ قَلِيلاً وَيُقَلِّلُكُمْ فِي أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولاً وَإِلَى اللّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ
“Allah, olacak bir işi yerine getirmek için (savaş alanında) karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler Allah’a döner.” (Enfâl 44)
Allahü Teâlâ’nın insanlara ve kâinata olan müdahalesini gösteren âyetler Kur’ân’ın hemen her suresinde karşımıza çıkan bir gerçekliktir. Allahü Teâlâ zahirde, batında, evvelde, ahirde, mazide, an’da, istikbalde her an yegâne İlâh’dır. Rabbimiz, herşeyin zahirini ve batını, evvelini, ahirini ve an’daki halini mutlak manada bilmektedir; müminlere yardımı ise daimidir. İşte yazı konusu yaptığımız âyette bu yardım açık bir şekilde ifade edilmektedir. “Ve-iż yurîkumûhum iżi-ltekaytum fî a’yunikum kalîlen /Karşılaştığınızda onları sizin gözünüze az gösteriyordu; veyukallilukum fî a’yunihim…/ sizi de onların gözlerine az gösteriyordu…” Bu ilahi açıklamaları mecazî ifadeler değildir; çünkü aynı surenin devam eden âyetlerinde bu yardım şu şekilde temellendirilmiştir:
“Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir.” (Enfâl 62); “Ve (Allah), onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.” (Enfâl 63); “Ey Peygamber! Sana ve sana uyan müminlere Allah yeter.” (Enfâl. 64); “Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) iki yüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah’ın izniyle (onlardan) iki bin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl 66); “Eğer sana hainlik etmek isterlerse daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi de Allah onlara karşı sana imkan ve kudret vermişti. Allah bilendir, hikmet sahibidir.” (Enfâl 71)
Allahü Teâlâ’nın yarattığı şeytan, melek gibi varlıkların da insan sosyolojisinin manevi birer parçası olduğunu Kur’ân’dan biliyoruz. Örneğin Enfâl suresinin kırk sekizince âyetinde şeytanın beşeri hadiselere dahliyle ilgili şu ilahi açıklamalar yer almaktadır: “Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de: Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım, dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve: Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi (melekleri) görüyorum, ben Allah’tan korkuyorum; Allah’ın azabı şiddetlidir, dedi.” Meleklerin insanın varoluşuyla ilgisini gösteren Kur’an âyeti ise pek çoktur. Yine Enfâl suresinin ellinci âyetinde şöyle denilmektedir: “Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve ‘Tadın yakıcı cehennem azabını’ (diyerek) o kafirlerin canlarını alırken onları bir görseydin!”
Sonuç: Kur’an’a bütüncül bakıldığında Allahü Teâlâ’nın beşeri ve kâinatı yaratıp kendi başına bırakmadığını, aksine her ân varlıkla ilgili olduğunu görmekteyiz. Yine şeytan ve melek gibi manevi varlıkların diğer görevlerinin yanı sıra insan varoluşunun ayrılmaz birer parçası olduklarını da Kur’an’dan öğreniyoruz.
M.Talât Uzunyaylalı