Home

nature-spring-flowers-landscapes-trees-sky-landscape-background-images

Ne yaparsan yap; Allah’ın haberi var!

 …وَاللّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

“…Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Tevbe 16)

 

Tevbe suresinin on altıncı âyetinin sonunda yer alan, “…vallâhu habîrun bi mâ ta’melûn/ Allah, yaptıklarınızdan haberdardır,” ifadesi, Kur’an’da benzer bir cümle kalıbı olarak yirmi beş âyette daha geçmektedir. “Habîrun” kelimesinin sözlük manası şöyledir: Haberli. Haberdar. Agâh. Âlim. Her şeyi bilen Allah (C.C.)

Birinci olarak; biliyoruz ki sahipsiz ev harap olmaya mahkumdur. Allah’ın her şeyden haberdar olduğunun kanıtı, kozmik bir ev olan kainatın ve ondaki düzenin devam etmesidir; eğer kainat evi sahipsiz olsaydı, bir düzeni olmayacaktı. O halde Allah’ın kainattan haberi var ki, kainat taravetini korumakta ve düzenini devam ettirmektedir.

İkinci olarak; her varlığın neyi bilmesi gerektiğinin veya neyi bilmemesi gerektiğinin sınırlarını koyan da Allahü Teâlâ’dır. Nasıl, insanın yaptığı, icat ettiği, ürettiği hiçbir obje insanı bilemez, insana ulaşamaz ise, Allah’ın yarattığı hiçbir varlık da. Allah’ı  bilemez; anlayamaz; ihata edemez; fakat Allah, her mahlukunun zahirini, batınını, evvelini ve ahirini mutlak manada bilir.

Üçüncü olarak; melek, cin-şeytan gibi manevi varlıklar; insan, hayvan, bitki vb. diğer maddî nesneler.. her birine bir ‘varlık’ kazandırılmıştır. Hiçbir varlık, doğuştan sahip olduğu imkanlara kendi gayretiyle sahip olmuş değildir; varlık; ilahî bir mevhibedir. Mesela insan için düşünürsek; el, ayak, göz, kulak, dil, diş vs. bir mevhibe olduğu gibi akıl, irade, hafıza, hayal, arzular, fıtri ahlaki gibi değerler hep birer mevhibedir. Her mevhibeye mazhar olmuş, vücut kazanmış  varlık, aynı zamanda bir obje olarak, İlahi sevginin ve ilmin göstergesi ve eseridir.

Dördüncü olarak; Allah, haşa, pasif bir kudret değildir; O, ‘sevgisinden’ yarattığı her bir varlığın her bir zerresinden zorunlu olarak haberdardır; yoksa mevcut, mevcut olmazdı. Varlığının zuhuratındaki sevgi rabıtası aradan kalkınca mahluku kenz olur; gizlenir. Bu durumda varlık kendini bilemez; fakat Rabbı zamana, mekana bağlı olmadan, her bir varlığı kenz halinde, yahut vücut halinde bilir.

Beşinci olarak; Allah, isim ve sıfatlarıyla mahlukunda aşikardır; her varlıkta belli ölçüde gözüken ilahî sıfatların kaynağı Rabbül Âlemin’dir. Bilmemizin, görmemizin, işitmemizin vb. sıfatlarımızın kaynağı ilahidir; biz, göreceli olarak bu sıfatları kullanırız; fakat Rahman, her an, her varlığından haberdar; onların ne yaptığını bilir, onları işitir, onları görür; onlar, varlık sahnesinde artık gözükmeseler (ölseler) de yok olmazlar, her varlığın varlığı Allah’tan olduğundan her varlıkta, belli bir beka kokusu vardır ki, böyle olmasa, giden geri gelmez, ölen öldüğüyle kalır; fakat öyle değildir; Allah, her varlığının en yakın tanığıdır; yaşarken de ölürken de. Öldürmeyi bilen, haşretmeyi de bilir; hayat veren, yeni bir hayat daha verir; kısa bir ömür veren, ebedi bir ömür de verir. Çünkü bunların nasıl mümkün olacağının bilgisi O’na aittir; bilen, yapar.

Altıncı olarak; insanların gizli açık fiilleri, düşünceleri Allah’ın malumudur; böyle olmasa; Allah, gizli-açık fiilleri ve düşünceleri bilmese, mahşeri, cenneti ve cehennemi, haşa, boşa çıkar. Yarattığını bilmeyen bir İlâh, kadir olabilir mi, hakim olabilir mi, hesap sorucu, ceza yahut ödül verici olabilir mi? Allah’ı, herhangi bir şeyi bilmemekle itham etmek, diğer eksiltmelere de kapı açar. Mesela Allah, bazı şeyleri bilmiyorsa, bazı şeyleri de işitmiyor, görmüyor vs. denilebilir. Bu, sıfat-ı kamile sahibi Allah için mümkün olmaz.

Sonuç: Varlık, ister kenz halinde ister vücut halinde gözüksün, Allah’ın bilgisine tekabül eder; varlık, başka türlü, bir gayeye matuf vücut ve fiil kazanamaz. Varoluş ve bozuluşun faili Allah’tır; ilmi, O’na aittir. Zerreden kürreye kadar, her varlığın her safhası yekpare ilimdir ve sadece varlığın şeriksiz Halik’ını gösterir. Bu kainatı yaratacak ilim ve kudrete sahip olan Allah, daha nice kainatlar yaratmaya kadirdir. O’nun ilmi ve kudreti, her şeyi içten ve dıştan kuşatmıştır; hariç vücut yoktur, olamaz.

M.Talât Uzunyaylalı

 

2 thoughts on “273. FİKİR/ Tevbe

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s