Kuran’da öğretilen tartışma yöntemi
وَقُل لِّعِبَادِي يَقُولُواْ الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلإِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا
“Kullarıma şunu da söyle ki, sözün en güzelini söylesinler. Yoksa Şeytan aralarına fesat sokar. Çünkü Şeytan insana apaçık bir düşmandır.” (İsrâ Suresi 53)
TV kanallarında, sosyal medyada, farklı görüş sahiplerinin bir arada olduğu ortamlarda, salon toplantılarında ya da siyasi partilerin düzenlediği mitinglerde, karşıt görüşlerin değerlendirmesi yapılırken, eleştirinin dozunun çoğu kere kaçtığını görmekteyiz. Hatta kimi muhatabın, tartışmayı hakaretleşmeye kadar taşıdığına da şahit olmuyor değiliz. Oysa kişinin, mesajı iletirken veya bir eleştiri ileri sürerken, yumuşak bir dil kullanması mesajın muhataba ulaşmasında etkili bir yöntemdir. Hele din adına konuşanların eleştirilerinde çok daha dikkatli olması ve muhatabı kışkırtmaktan kaçınması gerekir. Aksi takdirde kaş yapayım derken göz çıkarmak işten bile değildir.
Dini konular anlatılırken amaç tebliğ olmalıdır; Allah kimseye vekâlet vermemiştir; kişilere hidayeti nasip edecek olan Allah’tır. Tebliğde, muhatabı kazanma beklentisi içine girilip sözü muhatabın hoşuna gidecek şekle sokmak da yanlıştır. İslam yetkin bir dille anlatılmalıdır. Soru sorulduğunda ise aynı şekilde cevap verilmelidir. Muhatap kendini bir inançtan çok felsefi bir görüşe, bir ideolojiye daha yakın görebilir yahut başka inançtan bir kimse olabilir. Her şeyden önce muhatabı Allah’ın yarattığı değerli bir varlık olarak görmek mecburiyeti vardır. Kendi de bir insandır muhatap da bir insandır. İnsan olmak hasebiyle herkes değerli ve önemlidir. İşte bu değerli muhataba sözün en güzelini söylemek, ayette öğretildiği üzere, emredilmiştir. Peygamberimizin hayatına baktığımızda, O yüce insanın, kaba saba adamlara, farklı inançlardaki kimselere tatlı bir dil ve yüzle söz söylediğini görmekteyiz.
Aksi tutum; kışkırtmak, sertlik, kabalık, kırıcılık, azarlama, aşağılama ise şeytandandır. Kimse bağırıp çağırarak, sesini yükselterek, yüzünü gözünü değiştirerek, kaşını gözünü oynatarak muhatabına fikrini kabul ettiremez. Böylesi tutum ve davranışlar, sadece şeytanın işine yarar; çünkü her iki taraf şeytanın oyuncağı konumuna düşer. Kişiler şeytanî bir üslupla konuşmaya başladığında, işin içine aşağılama ve inat da girdiğinden, tartışan taraflar güneşe bakıp onu inkâr edebilir!
İsrâ Suresi 54. ayette ise Hz. Muhammed (sav)’in Yüce Şahsında Müslümanlara şu uyarı yapılmıştır: “Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azablandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.” Öyle ise insanları acımasızca yargılamaktan kaçınmalıdır. İnsanların nasıl bir muamele göreceklerine karar verecek olan Allah’tır. Kuran mesajını uygun vasıtalar ve uygun bir lisanla tebliğ etmek ve tercihi muhataba bırakmak gerekir.
Sonuç: Her işte, anlaşmazlıkların, -çoğu kere- bir diyalog hatası ve üslup sorunu olduğu bilinmelidir. Unutmamalı ki, kişinin kemali sözünün altında gizlidir! Doğruları düzgün cümleler, yumuşak bir ses tonu ve sakin bir yüzle anlatıp sonucu Allah’tan beklemek peygamberi metottur.
M.Talât Uzunyaylalı