309 yıl uyuyup bir gün uyudum sanmak!
يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَجِيبُونَ بِحَمْدِهِ وَتَظُنُّونَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلاَّ قَلِيلاً
“Allah sizi çağıracağı gün, kendisine hamdederek çağrısına uyarsınız ve (dirilmeden önceki halinizde) çok az kaldığınızı sanırsınız.” (İsrâ 52)
Ashab-ı Kehf’le ilgili ayetlerde, “Böylece biz, aralarında birbirlerine sormaları için onları uyandırdık: İçlerinden biri: Ne kadar kaldınız? dedi. Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık, dediler…” (Kehf 19). Rabbimiz, uyku halinde ne kadar kaldıklarıyla ilgili gerçeğiyse şöyle açıklamaktadır: “Onlar, mağaralarında üç yüz yıl yatıp kaldılar ve bu yıllara dokuz yıl daha kattılar.” (Kehf 25)
Koma halinde aylarca yıllarca yatıp uyanan insanlar var ki, uyandıklarında, aslında o durumda kısa bir süre kaldıklarını sanmaktadırlar. Ayette görüldüğü üzere, ölümle tekrar dirilme arasında geçen süreyi de insanlar, benzer bir şekilde kısa bir süre olarak değerlendirecektir. Bunun bir nedeni, insanın bedenlenmiş olarak uyandırılmasıdır. Kendini fizik bir varlık olarak, kendine olan aşinalığı içinde, algılayan insan aradan geçen süreyi de doğal olarak kısa bir zaman gibi değerlendirecektir.
Ayetten geçen “Yevme yed’ûkum/ Sizi çağıracağı gün” ifadesi ‘mahşer günü’, ‘ölülerin dirilme günü’ olarak değerlendirilebilir. Çağırma fiili insanların bir yerde olduklarını bize gösterir. Bu yer, ruhlar âlemi olabilir. Ruhlar, çağrı üzerine gelip yeniden yaratılmış o tanıdık bedenlerine inerler ki, böylece insanın dirilmesi gerçekleşir. Kendilik bilinci fizik varlığa aşinalıkla mümkün olabilir. Kendini, tanımadığı bir bedende bulan insanın zihninin karışacağı aşikârdır. Fakat ayetlerden anlıyoruz ki, insanlar, ahret gününde sanki uykudan uyanır gibi uyanacaklar ve alıştıkları hayat devam ediyormuş gibi bir hisse kapılacaklar. Fakat kısa sürede de şunu anlayacaklar: Ahret gerçektir ve kendileri artık ahret âleminin insanlarıdır!
Ayette geçen “bihamdihi / hamdederek” ifadesiyse, hem ahretin varlığına inanan hem de inanmayanların ortak bir ikrarı olacaktır. Müminler, inandıkları âlemin mesut insanları olarak, yeni bir hayatla diriltildiklerinden, mutluluktan sarhoş gibi olacaklar. İnançsızlar ise, derin bir hüzünle yeni hayatlarına bakıp, bir yandan inanmadıklarının gerçek olması nedeniyle, içlerinde bir sevinç hissi uyanacak (hamd) öte yandan işin vahametini anlayıp derin bir pişmanlık hissine kapılacaklar. Gaflet uykusunu terk edip ahretin tehlike ve yıkımlarına karşı inançlı bir hayatı tercih ederek, Allah’a teslim olmakta geç kalınmamalıdır. İnsanlık uyarılmıştır; Allah’a itaatsizlik, cehennem sakini olmayı seçmektir ki, herkesi seçtiği yere koymak Allah’ın bir vaadidir.
Sonuç: Allah, insanlık için ne öngörmüşse o bugüne kadar hep gerçekleşmiş bundan sonra da gerçekleşecektir. Yarınki güvenliğimiz ve mutluluğumuz açısından Kuran’a yönelmek ve uyarıları dinlemek akıllılıktır. Aksi takdirde, istemesek de uyandırılacağımız, ahret gününde yaşanacak pişmanlığın kişiye bir faydası olamayacaktır.
M.Talât Uzunyaylalı