Yokken var olmak,
fakat yeniden var olmayı inkâr etmek!
وَيَقُولُ الْإِنسَانُ أَئِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا
“İnsan der ki: Öldüğüm zaman sahi diri olarak (kabrimden) çıkarılacak mıyım?” (Meryem 66)
Yeniden dirilişe inanmayan; felsefi, fikri, siyasi çeşitli inançlara kanmış ve hayatlarını bu itikat üzere yaşayıp ölmüş insanlar daima olmuştur. Rabbimiz, bu inanma biçimini, Meryem suresi altmış sekizince ayette, şeytanların ve şeytanileşmiş insanların bir ifsadı olarak zikretmiştir. Ve ahretin varlığına inanmayan insanlara şu eleştirel soruyu yöneltmiştir: “İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır?” (Meryem 67)
Bu, gerçekten büyük bir çelişkidir; yüzyıl içerisinde milyarlarca insan, daha önce bir hayatları olmadığı halde, dünya üzerinde ortaya çıkıp bir hayat yaşayıp ölmektedir! Bu durumu normal sayan bir insan öldükten sonra tekrar dirilecek olmasında nasıl bir anormallik görmektedir? İşte bu, hayret edilecek bir şaşkınlıktır? Yokken var olmasına inanan ve sonuçtu yine yok olacak varlığına gerçeklik yükleyen insan, yoktan ortaya çıkabileceğini ise inkâr edebilmektedir!
Rabbimiz Kuran’da Hz. Âdem ve eşi Hz. Havva’yı anasız babasız ve fakat yine bir sebebe, balçığa, suya istinat ettirerek nasıl yarattığını, Hz. İsa’nın babasız nasıl yaratıldığı bilgilerini verirken aynı zamanda bir anaya babaya istinat etmeden, toprak olmuş varlıklarımızın nasıl yeniden insan olarak ortaya çıkarılabileceğini akıllarına sığdıramayan insanlara bir diğer cevap olarak vermektedir.
Yeniden dirilme ilk insanlardan beri ortada olan bir sorudur: Ölümden sonra bize ne olacak? Ölümden sonra hayat devam edecek mi? Bu soruya iki cevap verilmiştir: Birinci cevap ‘evet, ikinci ve ebedi bir hayatınız olacak!’ Bu cevap Rabbimize aittir. İkinci cevap ise, ‘hayır, ikinci bir hayat yok, insan ölünce yok olur!’ Bu cevapta inançsız insana aittir.
Oysa, inansın inanmasın, insan bilimsel bilgiyle de biliyor ki varlık yaratılmıştır; yokluktan varlık çıkaran ve ebediyete sahip olan Allah, yeni ve ebedi bir âlem ve bu yeni ebedi âleme uygun yeni insanı yaratmakta nasıl bir zorlukla yüz yüze olabilir? Bugünkü dünyayı ve insanı yaratan yarınki dünyayı ve yarınki insanı neden yaratamaz? Zorluk nedir? Yaratmadaki süreklilik, fiziksel ölümleri fiziksel dirilmelerin (doğum) takip etmesi bile bu mantıksızlığı her an göstermiyor mu? Kışın karanlığını ve ölüm sessizliğini giderip bahar neşesini ve zengin hayatı ortaya çıkaran kadiri kayyum, ahreti de yaratmıştır. Biz ölünce bu yaratılmış âleme gitmekteyiz.
Allah dileseydi bize zorla boyun eğdirirdi yahut bizi melek olarak yaratırdı, fakat o bizi insan olarak yarattı; akıl ve irade verdi, peygamberler ve kitaplar göndererek varlığından ve ahretin varlığından haberdar etti. Yeryüzündeki hayatın bir sınav olduğunu, sınavın sonucuna göre, insanın ebedi olarak kalacağı cennet ya da cehenneme gönderileceğini Kuran’da açıkladı. İnsan nereye gitmek isterse seçimler yapabileceği kendisine bildirdi. Allah’ı, haliyle ahret hayatını inkârı seçen kişiye bu izin verildi, fakat bunun cezası da insana bildirildi: Cehennem ve Yüce Yaratıcıdan uzaklık…
Sonuç: Kuran’da yüzlerce ayette yeniden dirileceğimiz ve dünya hayatının hesabını vereceğimiz bize müjdelenmiştir. Nasıl dünya hayatı bize verildiyse ahret hayatı da bize verilecek. Bu, bizim irademize bırakılmış bir mesele de değildir. İstesek de istemesek de bir şey değişmeyecek. Sadece şunu bilmeliyiz ki, ahrette Allah’a ve peygamberlerine inanmış ve salih amel yapmış kimseler cennete girecek. Son peygamber Hz. Muhammed (sav) ve son ilahi kitap Kuran’dır. İnsan, cenneti yahut cehennemi dünyadayken seçer; seçimleri anlamlı kılan ise Kuran’dır. Kuran’ı seçenler, ahrette nereye gideceklerini de seçmiş olurlar: Cennet.
M.Talât Uzunyaylalı