Allah korkusu yoksa öğüt kâr etmez!
مَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لِتَشْقٰىۙ * اِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۙ
“Biz, Kuran’ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah’tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.” (Tâ-Hâ, 2-3)
Dinin gayesi kişiye Rabbini tanıtmak, O’nun emirlerini ve yasaklarını kişiye bildirmektir. Dinin emir ve yasaklarının kişiyi ve toplumu koruma özelliği bulunmaktadır: Din; içki içmeyin, zina etmeyin, hırsızlık yapmayın, faiz alıp vermeyin, kumar oynamayın; namaz kılın, oruç tutun, zekât verin, iyiliklerde bulunun vb. emir ve yasakları açıklarken, bu emir ve yasaklar yoluyla, insanın, diğer insanların ve tabiatın maddi ve manevi varlığını, tabiri caizse, güven altına alır.
Rahmeti ve gazabıyla her bir varlığı kuşatmış Rabbimizden elbette korkmamız gerekir. Onun merhameti sonsuzdur; fakat asi ve şımarık kullarına karşı da azap sahibidir. Bu yüzden insan, Kuran’da, Allah’tan korkmak hususunda pek çok ayette ikaz edilmiştir. Secde suresinin on altıncı ayetinde Rabbimiz, Müslümanları tarif ederken, “Korkarak ve ümit ederek Rablerine dua ederler,” buyurdu. Tevbe yüz on dokuzuncu ayette, “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve salihlerle beraber olun” denilirken, Âl-i İmran suresi yüz yetmiş beşinci ayette de iman edenlere şu ikaz yapıldı: “Eğer iman sahibi iseniz benden korkun!” Peygamberimiz ise bir hadisinde, “Din nasihattir” diye buyurdu. Bir diğer hadisinde de “Hikmetin başı Allah korkusudur!” uyarısını yaptı.
Allah insanın yaptığı her işten haberdardır; insan ise nefsine uymaktan azade değildir. O halde madem insanda günaha meyil var, o halde, -bir hırsız, bir suçlu gibi, endişeli olması, yakalanacağı ve hesap sorulacağını düşünüp huzursuz olması gibi-, günahkâr insanın da, Rabbim benden hesap soracak diye düşünüp ona göre kontrollü bir hayat yaşaması gerekir. Günahlar, eğer tövbe edilmezse, kişinin azap görmesine sebeptir; çünkü bu, Kuran’da tahakkuk edeceği defaten bildirilmiş bir gerçektir. Allah kullarına cenneti vadettiği gibi cehennemi de vadetmiştir.
Allah korkusu olmayan kişinin kalbi kalp para gibidir; bir kuruş etmez! Allah korkusunun varlığı soyut değil somuttur: Tamah etmemek, alış verişte ölçüye tartıya riayet etmek, uyuşturucu, içki ve sigara içmemek, hırsızlık etmemek, korkunun bir delili olduğu gibi, oruç tutanın, namaz kılanın, sadaka ve zekât verenin, acaba bu amellerim kabul edilecek mi diye düşünmesi ve endişe etmesi de Allah korkusunun bir göstergesidir.
Sonuç: Allah korkusu kişinin kalıbı ile kalbi arasına bir engel olarak girmiş olmalıdır. Nefis günaha meylettiğinde kalp, Allah korkusuyla, buna direnmelidir. Çünkü mümin bilir ki, Allah azamet ve kudret sahibidir, Allah her mücrimin hakkında gelecektir. Ancak bir öğüt olan Kuran’ı dinlemiş, Kuran’ın emir ve yasaklarını içselleştirmiş iman sahibi kimselerin ümitli olmaları da yine Rabbimizin bir emridir. Hatta iman etmiş ve salih amel işlemiş kimselere korku olmadığı, her iki âlemde onların bahtiyar kimseler olduğu müjdesi de Kuran’da verilmiştir.
M.Talât Uzunyaylalı