Home

106580127-thinkstock-su-mkl

Hayatlarımızın kaynağı: Bir damla su!

… وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَٓاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّۜ…

“…her canlıyı sudan yarattık…”   (Enbiyâ – 30)

 

Nerede bir canlı varsa onda su vardır!.. Her gezegen ölüdür, çünkü su yoktur; dünya ise diridir, çünkü suyun neşeli çağıltısı, dalgaların ve yağmurun coşkulu sesi, karın salınarak yeryüzüne inişi her yanı kuşatmıştır… İnsan, hayvan ve bitki, tüm canlılar varlıklarını suya borçludur. İnsan gibi, birçok canlı zaten meni denen sıvıdan çıkar. Yumurtanın içi de sıvıdır. Meni insana hayvana dönüşür, yumurta ördeğe, kaza!

Suyun canlılardaki görünümü envaı çeşittir; hücrenin içinde su vardır; kemikte ve ekmekte su. Limon, portakal, greyfurt, üzüm, kiraz, vişne, dut, domates, kabak vb.  bitkiler neticede sudur; renk, tat, lezzet kazanmış su.

Biz, hayatız; sudan yaratılırız, suyla büyürüz, gelişiriz, meyvemizi verir ve ölürüz.

Sonbaharda hava ve toprak soğur; bitkilerin en uç dallarından başlayarak, kılcal ve ana kanallardaki tüm sular çekilir. Böylece her bitki solar, kurur ve ölür. Bahar gelince, hava ve toprak ısınır. Böylece bitkiler uyanır, bunun anlamı, bitkilerin iç dünyasında suyun harekete geçmesidir. Bereketli bahar yağmurları olmadan toprağın üstünde ve altında olan bitkilerin dirilişi mümkün olmaz.

Su, canlıların ruhu gibidir; o, kime ulaşırsa ondaki gizlenmiş hayatı açığa çıkartır; su, uyuyan hayatları uyandırır. Kan, ilik vb. maddeler de sudan başka nedir?  Hayat, suya bağlı olarak yaratılmıştır. Canlı varlıklarda suyun varlığı esastır,  ışık, ısı, toprak gibi unsurlar daha alt derecede hayata hizmet eder. Çölleri görüyoruz; ısı, ışık ve toprak var, fakat hayat yok, çünkü su yok!

Dünyamızın dörtte üçü sudur; deniz, göl, ırmak… Buharlaşma yoluyla su yükselir ve yağış olarak tüm yeryüzüne iner ve indiği her yerde hayatın devamını sağlar. Su, öyle bir cevherdir ki, o bizzat kendisi içilerek, insan ve hayvanlarda hayatı mümkün kılarken aynı zamanda kendi içinde de bitki ve hayvan yaşatır. Evet, denizler canlıdır, çünkü sudur! Okyanuslar, göller, dereler, ırmaklar sudur, içleri balık ve bitki doludur.

Suda öyle bir kuvvet vardır ki, o, sadece tonlarca ağırlıktaki gemileri su yüzünde tutmaz, o aynı zamanda, -hiçbir pompaları, kas sistemleri vs. olmadan-, toprağın derinliklerindeki suyu dev ağaçların metrelerce yukarısına kolayca taşır. Ağaçların, bitkilerin köklerinin uyanmasıyla birlikte su, bir koşu, her bitkinin en uç noktasına çıkar ve orada dalın, yaprağın, çiçeğin, meyvenin kuluçkasına yatar. Göz; dalı, yaprağı, çiçeği ve meyveyi görür; akıl ise suyu.

Su; sıvı, katı ve gaz halinde yer küreyi kuşatmıştır. Suyun, farklı  daha nice fiziksel ve kimyasal özellikleri vardır. Mesela su, yegâne çözücüdür; kimyasal maddeler, suyun içinde uygun bir biçimde çözünür. Suyun içindeki hayat da buna bağlıdır…

Sonuç: Kuran’daki şu ayetler üzerinde de düşünmeliyiz: “Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?” (Vakıa 68-70); “Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Ve Onun emriyle gemileri, denizde yüzmeleri için size, emre amade kılandır. Irmakları da sizin için emre amade kılandır.” (İbrahim 32); “… Böylece gökten su indirdik de sizleri suladık. Oysa siz onun hazine-koruyucuları değilsiniz.” (Hicr 22); “Sudan (meniden) bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet (kan ve evlilik bağından doğan) yakınlığa dönüştüren O’dur. Rabbinin her şeye gücü yeter.” (Furkan 54)

M.Talât Uzunyaylalı

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s