Home

deve

Siz hiç deve öldürdünüz mü!

قَالَ هٰذِه۪ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍۚ

“Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi” (Şu’arâ – 155)

 

Helak edilen kavimlerin öyküsü bağlamında anlatılan bir diğer kavim de Hz. Salih’in kavmi olan Semûd kavmidir. Bu milletin Hicr bölgesinde Vadil Kura da yaşamış eski bir Arap kabilesi olduğu ifade edilmiştir. Şu’arâ suresinin 141-159’ncu ayetlerinde Salih Peygamberle kavmi arasındaki diyaloglar ve sonuçları anlatılmıştır. İlgili ayetlerde yer aldığı biçimiyle Semud’un ülkesi de, -helak edilen diğer ülkeler gibi- bayındır bir ülkedir. Zengin bir tabiata sahiptir; bahçeler, pınarlar, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar, görkemli, yazlık ve kışlık yüksek binalar, büyük emeklerle meydana getirilmiş kaya evleri, taş döşeli yollar vb. özelliklere sahip şehirlerde, güvenlik içinde yaşayan bir halktı, Semûd halkı.

Semûd kavmi Allah’ı kabul etmiyordu; inançları, put ilahlara tapma inancıydı. Çevre milletlerle ilişkilerinde adaletsizlik yapmaktan çekinmiyorlardı. Dirlik düzenlilik peşinde değillerdi, bozgunculuk, zorbalık takip ettikleri dış politikanın temelini oluşturuyordu. İçte ise, refah toplumlarının ortak özellikleri arasında gözüken ahlakî yozlaşma had safhaya çıkmıştı.

Semûd ülkesinin vatandaşı ve içlerinden biri olan Hz. Salih’i, Rabbimiz Peygamber olarak görevlendirdi. Salih (as), bir kardeşleri olarak, kendisine emredilenleri halka vaaz yöntemiyle bildirdi. Putlara kulluk yapmayı bırakıp tek olan Allah’a ibadet etmelerini ve bu konuda kendisine itaat edilmesini istedi. Aksi takdirde ülkelerinde artık güvenlik içinde yaşayamayacaklarını, Allah’ın buna izin vermeyeceğini söyledi.

Yöneticiler ve halk, Salih (as)’ı ve uyarılarını dinledi, fakat vaazını inkâr edip yalancılık ve büyücülükle suçladılar. Dediler ki: “Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söylüyorsan o zaman bize bir mucize getir.”

Salih (as) “Görmek istediğiniz mucize bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi. Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.” Kuranın ifadesine göre, uyarılara rağmen, sonunda deveyi kestiler; ama pişman da oldular. “Fakat onları azap yakaladı. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır, ama çokları iman etmezler.” (İmtihan devesiyle ilgili diğer detaylar için Kuran’daki ilgili ayetlere bakılmalıdır.)

Ayette geçen ‘bunda büyük bir ders vardır!’ ifadesi üzerinde düşünmek ve o dersin ne olduğunu anlamaya çalışmak gerekir. Bizim, mecazi bir bakışla yaptığımız çıkarım ise şudur: Kuranın emir ve yasakları ilahi sınırlardır. Dişi deve imajını, Allah Teâlâ’nın emirlerinin bir simgesi olarak ele alabiliriz. Kuran’daki; ‘namaz kıl, oruç tut, faiz yeme, zekât ve sadaka ver, nahak yere kimsenin canına, malına, ırzına dokunma, zina etme, içki içme, kumar oynama vb.’ emir ve yasaklar ihlal edildiğinde sınır aşılmış, dokunulmaması gerekene dokunulmuş, yapılmaması gereken yapılmış ve deve öldürülmüş demektir.

Dişi deve erkek deveye nazaran daha güzel görünür; haliyle dişi deve nefsin hoşuna giden şeylerin bir sembolüne dönüşüyor. Yapılan her haram iş, ihlal edilen her ilahî kırmızı çizgi nefsin hoşuna giden tutum ve davranış, aksi gibi gözükse de, manevi olarak imtihan develerinin öldürülmesine benzemektedir. İşlenilen haramlar, ‘Salih (as)’ın devesinin öldürülmesi’ olarak düşünülse herkes kendi manevi mahiyeti hakkında bir kanaat edinmiş olabilecektir. Hepimiz kendimize şu soruyu sormalıyız: Ben, bir imtihan devesi öldürdüm mü, öldürmedim mi? Yahut her gün kaç imtihan devesi öldürüyorum acaba!?

Sonuç: Rabbin devesini (emrini) öldürmemiş kaç mümin vardır! Her, ‘yapmayın!’ ve ‘yapın’ emri bir imtihan devesi, ‘yapılan’ her haram işi, yerine getirilmeyen her emri, öldürülen bir imtihan devesi olarak görebiliriz. Herkes bu konuda farkındalık oluşturmalıdır. Haramları yaşama tarzı haline getiren müminler imtihan develerini öldürdüklerini düşünmelidir. Manevi bakımdan cinayetler işlediğimizi görüp ona göre halimize çeki düzen vermemiz gerekir.

Evet, aşikâr olan şu ki imtihan develerini öldürüyoruz, fakat Salih peygamberin kavmi gibi helak olmuyoruz! diye teselli aramak ahmaklıktır. Helak olmuyoruz çünkü kafir değil günahkarız; öte yandan kıyamet toplumuyuz. Yoksa dişi develeri öldürme peşinde tüketilen aziz canı kimse cehennemden kurtaramayacaktır.

M.Talât Uzunyaylalı

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s