Cinler istihdam edilebilir!
قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ
“Cinlerden bir ifrit, ‘sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsin’ dedi.” (Neml 39)
Neml suresinin 38-40. Ayetleri şu şekildedir: “Süleyman müşavirlerine dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir? Cinlerden bir ifrit, ‘Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz,’ dedi. Kitaptan bir ilmi olan kimse ise, ‘gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm!’, dedi. Süleyman melikenin tahtını yanı başında görünce: ‘Bu,’ dedi, ‘şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim’ diye beni sınamak üzere Rabbimin gösterdiği lütfundandır. Şükreden ancak kendi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince o bilsin ki Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.”
الْجِنِّ / cin; görünmeyen varlık türlerindendir; ifrit diye isimlendirilen cin ise diğer cinlere nazaran daha güçlü, heybetli, zorlu ve zorba bir varlık türü olarak betimlenmiştir. Cinlerin de insanlar gibi, inançlı-inançsız, dindar-gevşek, tanımlamasına uygun varlıklar olduğu konusunda müminler arasında inanç birliği oluşmuştur. Rabbimiz insanlara olduğu gibi, cinlere de, iradelerini kullanarak, kendi tercihlerini yapma hakkı tanımıştır. Cinler de insanlar gibi, dinle imtihan edilmektedirler. İradî varlıklar olduklarından cinler, insanlar gibi, peygamberlere düşmanlık güdebilir. Şeytanî güçler denildiği zaman hem kâfir insanlar hem de kâfir cinlerin tamamı ifade edilmiş olmaktadır.
Hazreti Süleyman’ın emrinde istihdam edilen ifritin mümin bir cin olduğu açıktır. Görünmeyen varlık olmaları nedeniyle cinlerin çok hızlı hareket edebildikleri, uzun mesafeleri bir anda alabildikleri, yine cinlerle ilgili ortak kabuller arasındadır. Yüzlerce kilometre uzaktaki bir ülkeye varıp kraliçenin tahtını getirmek, bu nedenle, cinliler için mümkün görülmüştür,
Rabbimizin bu varlık türüyle ilgili verdiği Kuranî bilgilerden öğreniyoruz ki, cinler insanlarla birlikte yaşamaktadırlar. En’am 112,128, 130’da, “Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldar…”; “Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, ‘Ey cinler (şeytanlar) topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız!’ der…”; “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamber gelmedi mi?..” Ahkâf 29’da verilen bilgide, Hz. Muhammed (sav), cinlerden, Rabbimiz tarafından yönlendirilmiş bir gruba, İslam’ı tebliğ etmiştir. Kuran’ı kabul eden bu cinlere, ‘cinlerin ashabı,’ denilebilir. Ayetten cinlerin Arapçayı anladıkları, konuşabildikleri (cinler, muhtemelen, başka dilleri de rahatlıkla anlayabilecek bir yapıya sahiptir.) de görülüyor: “Hani cinlerden bir gurubu Kuran’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik; Kuran’ı dinlemeye hazır olunca ‘Susun!’ demişler, Kuran’ın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.” Cin suresi 1, 2. ayetlerinde ise, “De ki, cinlerden bir topluluğun Kuran’ı dinleyip şöyle söyledikleri bana vahyolundu: Gerçekten biz, doğru yola ileten Kuranı dinledik ve ona iman ettik, Rabbimize asla ortak koşmayacağız,” ifadeleri yer almaktadır. Â’raf 38’de cinlerin insanlar gibi, ömürleri olduğu anlaşılıyor: “Allah buyuracak ki, ‘sizden önce geçmiş cin ve insan toplulukları arasında siz de ateşe girin!’..” Yine aynı surenin 179. ayetinde ise görünmeyen varlıklar olmalarına karşın, cinlerin de insanlar gibi, akıl, kalp vb. özelliklere sahip olduklarını öğreniyoruz: “Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha şaşkındır. İşte asıl gafil onlardır.” Kehf suresinin 50. ayetinde ise, Hz. Âdem (as)’a secde etmeyen manevî varlığın cinlerin başkanı şeytan/iblis olduğu açıklanıyor. Bu ayetten, iradî varlıklar olarak, cinlerin insanlardan önce yaratıldığı da anlaşılıyor: “Hani biz meleklere, ‘Âdem’e secde edin’, demiştik; İblis hariç hepsi secde ettiler. İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınız. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!” Sebe suresi 12. ayette ise, ‘Allah’ın verdiği izinle’ Hz. Süleyman’ın cinleri çeşitli amaçlarla istihdam ettiğine tanıklık ediyoruz: “Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman’a verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa ona alevli azabı tattırırdık.”
Biz, araçlarla uzaya çıkabiliyoruz, fakat şeffaf (ışık türü) varlıklar olmaları nedeniyle cinlerin de uzaya çıkabildikleri yine ayetlerde karşımıza çıkmaktadır. “Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz.” (Rahman 33)
Evet, cinler insanlardan önce yaratıldı. Şeytan, cinlerin bütün özelliklerini üzerinde taşıyan, etki alanına sahip bir varlıktır. Hz. Süleyman örneğinde görüldüğü üzere Rabbimiz, cinleri kontrol edebilmek peygamberine ilim ve güç vermiştir. Cinlerden, dün olduğu gibi bugün de istifade edilebilir. Fakat şu da unutulmamalı, evet cinlerin, insanlardan farklı özellikleri bulunuyor, fakat insana verilen potansiyellerle karşılaştırıldığında, cinlerin güçlerinin sınırlı olduğu da ortaya çıkıyor.
İfrit’in yerine Belkıs’ın tahtını daha erken bir sürede getirebileceğini söyleyen, ayetteki tanımlamayla, ‘yanında kitaptan bilgi bulunun’ zatın, fizik kanunlarına ileri düzeyde sahip ve bu kanunları uygulayabilen vezir Asaf b. Berhiyâ olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca, bu zatın, Cebrail (as), Hz. Musa kıssasında karşımıza çıkan ve Hızır (as) olduğu kabul edilen, yüksek bilgi sahibi, gaybî varlık; yahut görevlendirilen bir melek ya da bizzat Hz. Süleyman’ın kendisi olduğu hakkında da yorumlar yapılmıştır. Hakikati Allah bilir.
Sonuç: Şu an cinlerle birlikte yaşıyoruz. Onlar bizim konuşmalarımızı anlayabiliyor. Müslümanlar bundan men edilmiştir, fakat bazı insanların kötü niyetle cinlerle temasları da bir gerçektir! Cin toplumunun en şerlisi şeytan ve emrindeki cinlerdir ve bunlar insana etki edebilme gücüne sahiptir. İnsanda gözüken vesvese, isyan, küfür ve din karşıtlığı gibi haller, cinni şeytanların insanlara musallat olma biçimlerindendir. Bu tür bir psikolojiye sahip insanlar, iman edip samimi olarak Allah’a sığınmazlarsa, hayatları şeytanın etkisine tabi bir şekilde sona erer. Şer güçlerin insana yönelen olumsuz etkisinin ortadan kalkması kişinin Kuran’daki emirleri yapıp Rabbine sığınmasıyla mümkündür. Tek çözüm budur. Her işte euzü besmele okumak şeytandan en iyi korunma yöntemidir. Bu korunma yöntemini, her işimize besmele okuyarak başlamamızı emreden Rabbimiz bize öğretmiştir. Euzü besmele “Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim” demektir. Manası; Gazaba uğramış, kovulmuş, lanetli şeytanın kötülüklerinden Allah’a sığınır ve Allah’tan yardım isterim.
M.Talat Uzunyaylalı