
Çağımızın zenginleri ve Karun psikolojisi
اِنَّ قَارُونَ كَانَ مِنْ قَوْمِ مُوسٰى فَبَغٰى عَلَيْهِمْۖ وَاٰتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَٓا اِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُٓوأُ بِالْعُصْبَةِ اُو۬لِي الْقُوَّةِۗ اِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِح۪ينَ
“Gerçek şu ki, Karun, Musa’nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, onun anahtarları birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez.” (Kasas 76)
İslam dini zenginliğe ve zenginlere karşı bir din değildir; aksine birer mali ibadet olan zekâtı, sadakayı, Haccı emreden bir din zenginleşmeyi de emretmektedir, denilebilir. Haliyle İslam’da zenginlik, Allah’ın rızasını kazanmak şartına bağlı olarak helaldir, asla bir günah değildir.
Ne var ki, Kuran’dan ve Kuran dışı kaynaklardan biliyoruz ki, peygamber gönderilen her toplumda o toplumun hükumetiyle zengin sınıfı, çıkara bağlı olarak, peygamberleri yalanlamış ve servetleriyle Hak Dine karşı mücadele etmişlerdir.
Servet, üretim araçlarının yanı sıra, para, mal, toprak gibi çeşitli zenginleşme araçlarına sahip olmaktır. Aslen Hz. Musa’nın akrabası olan fakat Mısır hükumeti ile özellikle Firavunla, Hz. Musa’ya karşı iş birliği yapan ve büyük bir zengin olan Karun, zamanının en zengin kapitalistiydi. O bir ilk örnek! Olumsuz zenginliğin bir prototipi! Servetinin yığıldığı depoların ve kasaların anahtarlarını insanların zorlukla taşıdığı Karun, zenginliğinin kaynağı olan Mısır ülkesi ve Hükumetiyle çıkar birlikteliği içindeydi. Bu yüzden Hz. Musa’nın temsil ettiği Hak Dine, servetinde azalma olacağı kaygısıyla, karşı çıktı.
Zenginler bulundukları ülkelerin siyasi yönetiminin bir parçasıdır. Hatırlayalım: Türkiye’de halkın seçtiği hükumetlere, dine sahip çıkıyorlar! denilerek yapılan silahlı darbeleri, Karun vari büyük zenginler desteklemişlerdir.
Dinin emrinde olmayan para gücü toplumun aleyhinedir. Çağımızın kapitalizmi temsil eden küresel zenginleri dünyanın içinde bulunduğu maddi ve manevi felaketlerin sebepleri arasındadır. Dünyada fakir çok, fakat zengin de çok! Zenginliğin belli ellerde yığılmasından ve fakirliğin belli kesimlerin payına düşmesinden, zenginler sorumludur. Çünkü onlar, zekât verse, fakirlik bu derece olmayacaktır. Fakat onlar, ‘fakirlerin bizim kazancımızda nasıl bir payları olabilir, onlar da çalışıp kazansınlar!’ diyerek sorumluluklarından kaçmaktadır.
Dünya malının sevgisi ekseri zenginin kalbini ele geçirdiğinden, bu insanlar, kendilerine kazanma gücünü veren Allah’ı akıllarına getirmeden, ellerinde olanı, rejimle işbirliği içinde hareket ederek, zekâlarının, emeklerinin, akıl ve bilgilerinin bir ürünü sayarlar. Zenginliklerini korumak ve daha da zengin olmak için çırpınır ve bu yolda şeytanla bile işbirliği yapmaktan, hatta şeytanın emrine girmekten çekinmezler.
Mekkeli kapitalistler de faiz, tefecilik, haksız kazancı, stokçuluk ve emek sömürüsü yapıyordu. Kuran ise toplumun aleyhine olan bu uygulamaları hedef alıyor, ayrıca zenginlerden zekât ve sadaka vermelerini istiyordu. İşte Hz. Muhammed (sav)’e Mekke’de karşı çıkanlar da o toplumun Karun zihniyetindeki zenginleriydi. Bunlar, peyderpey tebliğ edilen son dinin para ve mali konulardaki mesajlarının kurulu düzeni hedef aldığını gördüklerinden Peygambere ve Kuran’a karşı çıkmışlardı.
Sonuç: Ayetin son bölümünde ‘Karun şımarıklığından’ yola çıkılarak, Rabbimiz, parayla malla övünen, şımarık davranış ve yaşama biçimine sahip insanları sevmediğini de açıklıyor ki, bu, Allah’ın olanı mülkleştirme ve haşa Allah yokmuş gibi davranma cür’etlerinden dolayıdır. Allah’ın rızasını kazanamayan her servet muhatapları için sadece bir tuzaktır ve neticesi de cehennemdir.
M.Talât Uzunyaylalı