Home

cennet21-696x464

Hz. Muhammed; şahit, müjdeci ve uyarıcıdır

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذ۪يراًۙ

“Ey Peygamber! Seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Ahzâb – 45)

Surenin 46’ncı ayetinde ise yine Peygamberimizle ilgili, “Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak (gönderdik).” ifadesi yer almaktadır.

Ahzâb suresinin 47’nci ayetinde de Peygamberin getirdiği ilahi mesajı kabul eden ve yürekleri iman sevinciyle dolan Müslümanlara büyük kurtuluş müjdesi veriliyor:
“Allah’tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele.”

Rabbimizin bir ismi ‘eş-şehid’dir; o, varlığın her durumunu görür, işitir, halini bilir; onların her an şahididir. Peygamberimizin de sıfatı olan ‘şehid-şahid’ ifadesi Kuran’da 160 ayette zikredilmiştir.
“Allah, her şeyin üzerinde şahittir.” (Hac 17)

Peygamberimiz şahittir; Allah’ın emirlerini (Kuran) tebliği etti, kendi nefsinde uyguladı, insanları cehennemle uyarıp ve cennetle müjdeledi.

Allah teâla da Peygamberine şahit oldu: Resul, gönderilen vahyi nefsinde temsil etti ve insanlara da kendi örnekliği üzerinden tebliğde bulundu. Vahyin hedef kitlesiyse, iman ve inkârla tebliğe cevap verdi.

Arasat Meydanı’nda hesap için toplanılıp Mahkeme-i Kübra (ilahi büyük mahkeme) kurulduğunda, Peygamberimiz, hedef kitlenin lehinde ve aleyhinde, şahitlik edecek ve şahitliğini Rabbimiz kabul edecektir.

Surenin kırk altıncı ayetinde, Peygamberimize, ‘peygamberliğin’ bir görev olarak, bizzat Rabbimiz tarafından verildiğini anlıyoruz. Bu görev, Allah adına, insanlara Kuran’ı tebliği etmekten ibarettir.

Peygamberimizin, Rabbimiz tarafından görevlendirilmesiyle birlikte, Efendimiz Hazretlerinden zuhur eden mucizelerin yanı sıra, onun duygu, düşünce, tutum ve davranışlarında, diğer insanlarda görülmeyen bir örneklik zuhur etti. O, manevi şahsiyetiyle, zifiri karanlığı dağıtan bir lâmba gibiydi; onun lisanından yayılan vahyin aydınlığı Mekke ve Medine’den başlayıp âlemi kısa sürede aydınlattı.

Yahut vahiy, çürümüş ve kurumuş yürekleri vaha kılacak berrak su gibiydi; peygamberimiz ise o rahmet suyunun dünyaya çıkış membaı. Kim hayat bahşeden çeşmeden içti ise o bahçeleşti, kim içmedi ise, kızgın çöle kum oldu.

Sonuç: Nübüvvet nuru, güneşin varlığa zorunlu olarak yaptığı etkiye benzer bir etkiyi muhataplarına yaptı; dileyen nübüvvet nurunun, hamı olgunlaştıran ışığında ve ısısında şahsiyetini kemale erdirip cennete layık bir kul oldu; dileyen de o ışıktan ve ısıdan kaçarak, kalplerinin karanlıklarına gizlenip amelleriyle cehenneme odun olmayı tercih etti. İman ve inkâr tercihi kıyamete kadar sürecek. Allah ve Resulü bu durumun şahididir.

M.Talât Uzunyaylalı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s