Uğur ve Uğursuzluk!
قَالُٓوا اِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْۚ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُمْ مِنَّا عَذَابٌ اَل۪يمٌ
“Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız; bizden size elim bir azap dokunur, dediler.” (Yâsin 18)
“Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz.” (Yâsin 19)
İnsanlar Allah’a karşı sorumlu varlıklar olarak yaratılmışlardır. İnsan seçimler yapar ve seçimlerinden sorumlu olur. Kavimlerin, Allah’ın özel olarak seçip gönderdiği Peygamberlerine isnat ettikleri ‘uğursuzluk’, kişilere ve topluma karşı bir kötülük istemek, fenalık peşinde olmak, düzeni değiştirmek vb. anlamındadır.
Din uğurdur dinsizlik uğursuzluk. Kuran müjdedir, Peygamber uğur. Uğursuzluk: insanların doğru seçimler yaparak sorumluluklarının gereğini yapmamaları, Allah’ı bırakıp puta tapmaları ve nefislerine kölelik etmeleridir.
Peygamberler uğur ve müjdedir. Onlar gönderildikleri toplumu Allah’ın indirdiği dinle uyarırken Allah’ın rahmetini o kişilere tebliğ etmiş olmaktadırlar. Tebliği alanların tebliğciye uyması Allah’ın bir emridir. Tebliğciler, ‘Sizlere Hak yolu gösterdik; şimdi bu hizmetin karşılığında bize yatlar, katlar tapu edin, banka hesaplarımıza paralar yatırın, bizi ülkenize başkan seçin! Vb.’ isteklerde bulunmamış, aksine bizim ücretimiz Allah’ın rızasından ibarettir, demişlerdir. Peygamberlerin tebliğ görevleri karşılığında hedef kitleden bekledikleri, tebliğ edilen ayetleri içselleştirip buna uygun bir ‘hidayet hayatı’ yaşamaları ve Yaratıcının istediği gibi, imanlı kimseler olarak, ahirete gitmelerinden ibrettir.
Peygamberlerin tebliğ ettiği İlahi mesajı anlayan ve Rabbine inanların sözü ise şu olmuştur: ‘Bize ne oluyor ki âlemlerin Rabbine ibadet etmeyelim? Bizi o yarattı, rızkımızı o veriyor, zaten hepiniz O’na döndürüleceğiz. O’ndan başka tanrı var mı ki biz ona kulluk edelim? Allah, esirgeyicidir; O, bize bir zarar dilerse putlar mı bize yardımcı olacak, yoksa şahıslar mı bizi kurtaracak? Hayır, Allah karşısında bir güç tasavvur edersek biz sapıtmış oluruz.’
Kuran’dan öğreniyoruz ki, peygamberleri yalanlayan ve ilahî mesajla alay eden nankör toplumların ekserisi daha dünyadayken helâk edilmişlerdir. Allah, bu asi toplumlara karşı gökten, ellerinde silahlar olan, melek orduları indirmemiştir. Tabiat kuvvetlerini sebep kılarak, ıslahları artık mümkün olmadığından, inkârcıların o değersiz varlıklarını, ibretlik bir şekilde, ortadan kaldırılmıştır. Kimi kavim yükselen sulara gark olmuş, kimi yüksek sese maruz kalmış… ve birden bire sönüverip gitmişlerdir. Öyle ki, sanki de daha önce yeryüzünde böyle bir kavim hiç yaşamamış gibi! Helak edilenler, toprak olup kalsalar, bu onlar için bir nimet olurdu; fakat hepsi yeniden diriltilerek, Yaratıcının karşısında, amellerinin hesabını vermek üzere toplanacaklar.
Sonuç: Allah hakkında, Kuran hakkında, Hazreti Muhammed hakkında hemen herkesin bilgisi vardır. Nihai karar insana bırakılmıştır. Dini bir temeli olmadan hiçbir insan cehennemde yaşamaktan kurtulmaz. Allah’ın bildirdiği üzere; kişiyi cehenneme götüren uğursuzluktan kurtulmak, Hazreti Muhammed (sav) Efendimizi ve Kuran’ı seçmekle mümkün olmaktadır. Efendimiz ve Kuran, âlemlere gönderilmiş ve kıyamete kadar etkisi devam edecek son ilahi müjde, büyük bir talih ve uğurdur. Allah’a iman ederek, amel-i salih işleyenlerin başına devlet kuşu konmuştur; seçimleri hidayet üzere olanlara ne mutlu. (M.Talât Uzunyaylalı)