Kuran’la irşat olmayan
iflas etmiştir!
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ
“Bu Kitap Aziz ve Hakim Allah katından indirilmiştir.” (Zümer 1)
Surenin devam eden ikinci ve üçüncü ayetlerinde Rabbimiz, indirilen ilahi son kitap Kuran’ın mahiyetini açıkladı:
“(Resulüm!) Şüphesiz ki Kitap’ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah’a has kılarak (ihlâs ile) kulluk et. Dikkat et, hâlis din yalnız Allah’ındır…”
Dünyanın yaratılışı din için; insanların dünyadaki hayatı da dini yaşamak içindir.
Rabbimiz, Kuran’ın indirilmesini ifade buyururken, Yüce Varlığını da, ‘Aziz’ ve ‘Hakim’ sıfatıyla birlikte andı.
Rabbimizin bir sıfatı olarak ‘Aziz’ daima üstün, daima güçlü, daima galip, daima âlemlerin tek meliki demektir.
Bu, sıfat Kuran’da 99 kez geçmekte ve 90’ı Allah’ın sıfatı olarak ifade buyruldu.
Ayette geçen ikinci sıfat ‘Hakim’ sıfatıdır. Hakim sıfatı Rabbimizin, ilimle, haklıyla haksızı, suçluyla suçsuzu ayıracak olması demek.
Hakim olan Allah Teâlâ’nın Kuran’daki hükümleri; emirleri, vaatleri değişmez.
O halde hidayetin ve irşadın kaynağı Kuran’dır ve o, aynı zamanda, aziz ve hakim bir kitaptır.
İzzet, şeref, güç ve kudret isteyenler, bunu Allah’ın sözü olan Kuran’dan başka bir yerde bulmadılar, bulamayacaklar.
Müminler; şereflerini, izzetlerini, kudretlerini ancak aziz ve hakim olan Rabbin, aziz ve hakim Kuran’ını okuyup anlayarak, amel-i salih yapıp elde edebilir.
Yoksa Allah’a iman edip -duygu, düşünce, tutum ve davranışları- Kuran’la ıslah ve terbiye görmeden bir insanda şeref, üstünlük, onur gibi sıfatların varlığı, Allah katında, içi boş bir avuntudan öte bir değer taşımaz.
Politik şahısların izinden gitmek, filozofların açtığı yollarda yürümek, sanatçıları takip etmek, onlar gibi yaşamak, fikir adamlarının ve edebiyatçıların etkisinde kalmak, çağımız insanın, tabiri caizse, dini haline gelmiş, getirilmiş durumdur.
Bu tercihler, insanın hem dünya hayatında hem de ebedi yaşayacağı ahiret hayatında, aleyhine sonuçlar doğuracak.
Sonuç: İkinci ayette geçen ‘muhlisan lehuddîn / varlığını tam olarak Allah’ın dinine bağla…’ ifadesini yüreğinde ve aklında işiten ve özünü İslam’a tabi kılan kişi, şirkten, riyadan, nefisten temizlemiş, gerçek bir dinin mensup olarak, halis-muhlis insan mertebesini elde etmiş olur.
M. Talât Uzunyaylalı