Home

 imagesCAACUCYD

Torpilsiz mahkemede yargılanmaya hazır olmalıyız!

وَٱتَّقُواْ يَوۡمً۬ا لَّا تَجۡزِى نَفۡسٌ عَن نَّفۡسٍ۬ شَيۡـًٔ۬ا وَلَا يُقۡبَلُ مِنۡہَا عَدۡلٌ۬ وَلَا تَنفَعُهَا شَفَـٰعَةٌ۬ وَلَا هُمۡ يُنصَرُونَ

“Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım görmeyeceği günden sakının.” (Bakara 123)

Ayeti kerime doğrudan uyarıyla başlıyor. وَاتَّقُو – Vettekû  (korkun!) Neden, niçin korkacağız? Korkmamız gerekiyor, çünkü önümüzde dünya hayatımızda yapıp etmelerimizin sorgulanacağı öyle bir gün ve öyle bir ulu mahkeme var ki, o gün hiç kimse diğeri adına; لاَّ تَجْزِي- lâ teczî bir şey ödeyemez, bir yardımda bulunamaz, tavassut edemez.

Âyette zikredilen; ahirette, biri diğeri adına hareket edemeyecek olanlar, insanın en yakınlarıdır öncelikle. Ana baba, eş ve çocuklar, belki kendilerinden yardım beklenen dini, kimileri için de belki de siyasi şahsiyetler, önderler! Hayr, insanın en yakınındakilerden başlayarak destek umduğu, yardım beklediği hiç kimse bir diğeri adına onun günahını çekmek üzere ortaya atılamayacak. Bir anne oğlu için, bir oğul anne için arka çıkamayacak, manevi veya politik bir önder dünyadaki izleyicisi lehine hareket edemeyecek. ahiret mahkemesinde yargılama, tamamen şahsidir. Herkes günahıyla sevabıyla baş başadır.

Ahirette bir suçlu lehine ortaya çıkmak isteyenlerin, fidye-bedel ödeyerek suçluyu kurtarma teşebbüsleri geçersizdir. Onların vermek isteyeceği her ne ise, لاَ يُقْبَل – lâ yukbelu (kabul edilmez). Dünya hayatında bir suç karşılığı mağdur tarafa fidye ödeyerek, suçun cezasından vazgeçilmesini sağlamak, mümkündür. Bu İslam hukukunun prensiplerindendir. Ahiret mahkemesinde ise böyle bir uygulama geçerli değildir. Dünya hayatında değer atfedilen altın, para gibi madenler veya değerli kâğıtlar, ahirette zaten yoktur.

Dünyada, suçlunun affını sağlamak üzere, araya itibarlı insanlar, (bunlar; dini ve politik önderler, aşiret reisleri, o muhitteki kanaat önderleri, yüksek şahsiyet sahibi kimseler… Vb. girebilirler, mağdur tarafı bir bedele ikna ederek suçlunun ceza görmesini engellemeye çalışabilirler. Kadim medeniyetlerin ve kültürlerin her birinde bu tür uygulamalar var olagelmiştir. Feodal yapıların sürdüğü toplumlarda bugün de bir aşiret reisi, o aşiretin prestijli manevi kişileri araya girmişlerse, suçlunun paçasını kurtarması mümkün olabilmektedir. Yargı bağımsızlığının yüceltildiği modern mahkemelerde dışarıdan bireylerin yargılamaya etkisi olmadığı var sayılır, ancak bu doğru değildir. Suçlunun tavassut görmesi, kayrılması, kollanması, modern mahkemelerde de yaygındır. Ahiret mahkemesinde suçlu lehine imtiyazlı kabul edilen şahısların araya girmesine ise asla izin verilmeyecektir. لاَ تَنفَعُهَا شَفَاعَةٌ- lâ tenfe’uhâ şefâ’atun (Suçlu lehine şefaat kabul edilemez.) لاَ هُمْ يُنصَرُونَ – lâ hum yunsarûn (Suçlulara kimse yardım edemez).

Sonuç: Ahirete intikal eden her insan koltuğundaki amel defteriyle çıkarılacağı Mahkeme-i Kübra’da yargılanacaktır. Bu kesindir. Allah’ın huzurunda gerçekleşecek olan bu büyük mahkemede adalet tam olarak tahakkuk edecektir. Kulundan hesap sorucu  doğrudan Allah Teâlâ olacaktır. Yargılanma sürecinde şahsın kusurlarının veya suçunun bağışlanmasını dilemek üzere aracılık yapılmasına izin verilmeyecektir. Öte yandan Bakara 255. âyette, “…İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir?”; Tâhâ suresi 109. âyette ise “O gün, Rahmanın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimselerden başkasının şefaati fayda vermez” buyrulmaktadır. Bu tür bir şefaatin mahiyetini ve hakikatini ise Allah bilir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s