Home

 24-SAA~1

 24 saatliğine olsun Allah’a teslim olup yaşayabilen var mı?

إِذۡ قَالَ لَهُ ۥ رَبُّهُ ۥۤ أَسۡلِمۡ‌ۖ قَالَ أَسۡلَمۡتُ لِرَبِّ ٱلۡعَـٰلَمِينَ

“Rabbi ona ‘Teslim ol’ dediğinde, ‘Âlemlerin Rabbine teslim oldum’ demişti.” (Bakara 131)

 

Âyet, Hazreti İbrahim nezdinde insanlığa yapılan bir çağrıdır. Hazreti Muhammed (sav) ile de tekrar aynı çağrı insanlığa duyurulmuştur. Bu çağrı evrenseldir. Her peygamber ile tekrar edildiğinden bütün zamanları camidir. Lakin geriye doğru ve günümüze baktığımızda insanın, bu ilahi çağrıyı kulak ardı eden bir psikolojiyle yaşamayı yeğlediği gözlenmektedir. İnsanın teslim olduğu, Allah Teâlâ’dan ziyade, dünyadır. Kimi insan paraya, kimi ideolojiye, kimi fabrikaya, kimi tarlaya, kimi bir sarı saçlıya ya bir karakaşlıya, kimi de bir şarap şişesine! Velhasıl, kimi şuna kimi buna aziz canını ve ruhunu teslim etmiş olmaktan mutlu gözükmektedir.

Ama hakikat şudur: Allahı bırakıp şuna buna teslim olmak bir çeşit sarhoşluktur; ne yaptığını bilmemektir. Allah’tan başka her neye teslim olunsa akıbet hüsran olmaktadır. İnsanoğlunun tutkularına, kendini adadığı dünyevi şeylere baktığımızda, bu durum açıkça görülmektedir. Allah Teâlâ’ya canını ve malını teslim etmeyi başarması durumunda ise insan, hem dünyasını hem de Ahiretini garanti altına alabilmektedir.

Peki, Allah’a teslim olmak ne demektir? ‘Müslüman ol, İslam’a göre yaşa, Kur’an-ı Kerim’i oku ve senden ne isteniyorsa onu yerine getir’, demektir. Hazreti İbrahim, Allah’ın davetine yürekten uydu: ‘Ben Âlemlerin Rabbine teslim oldum!’ dedi. Hepimiz Hazreti İbrahim gibi yapmalıyız. Tıpkı Hazreti İbrahim soyundan gelen Hazreti Muhammed aleyhisselam ve onun günümüzdeki samimi takipçilerinin yaptıkları gibi.

İlahi çağrı, dertlerimizi, çaresizliklerimizi, ihtiyaçlarımızı, arzularımızı bilen, hangi çukurlarda debelendiğimizi gören, Halik’ımızın bize bir şefkatidir. İlahi çağrı, her derdimizin vallahi dermanıdır; gururu, kibri, gafleti, tembelliği, aymazlığı, aptallığı bir kenara koyup bu çağrıya yirmi dört saatliğine olsun, uyabilsek, o vakit, hayatımızda ne güzelliklerin zuhur edeceğini hayretle göreceğiz. Amma! Kör nefis, kör şeytan!

Yirmi dört saatliğine olsun, kendimizi Allah Teâlâ’ya teslim edebilsek! ‘Ya Rabbi! Bugün, sen ne emredersen ben onu yapacağım!’ diyebilsek. Mesela; beş vakit namazı camiye gidip cemaatle kılsak; o gün herkese selam versek, yüzümüze bakana tebessüm etsek; o gün az yesek, az uyusak, az konuşsak; o gün hastaları, akrabaları, komşuları ziyarete gitsek; o gün fakire fukaraya yardım etsek; o gün hiç televizyon izlemesek, internete girmesek, cep telefonlarımızla dedi-kodu etmesek; o gün kimseye yalan söylemesek, imalı sözler demesek, kimse için kaş göz işareti yapmasak; o gün zalimlerin mazlumlara yaptıkları için kalbimizin neden ağlamadığını sorgulasak; o gün Allahı, onun bize verdiği hayatı ve nimetlerini düşünsek… Tüm bunları yirmi dört saatliğine olsun, ömrümüzde bir kere, Allah için yapabilsek!

Sonuç: Ya Rab! Durup kendime bakıyorum da gelip geçen şunca yıllık ömrümde bir günümü olsun emrettiğin gibi, sana teslim olmuş biri olarak yaşayamadığımı görüyorum. Velev ki, bir saatçik olsun, farkındalık hâlinde kulluk yapmayı başarmış bahtiyarlar varsa, onlara ne mutlu.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s