Home

islam-islami-duvar-ka-tlar-dini-masa-st-resimler-509838

Din, bugündür, mazi değil; an’dır, ati değil!

تِلۡكَ أُمَّةٌ۬ قَدۡ خَلَتۡ‌ۖ لَهَا مَا كَسَبَتۡ وَلَكُم مَّا كَسَبۡتُمۡ‌ۖ وَلَا تُسۡـَٔلُونَ عَمَّا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ

“Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.” (Bakara 134)

 

Hz. Muhammed (sav)’e, Kur’an-ı Kerim ayetleri inmeye başlayınca Yahudi ve Hristiyanlar asabileşti; kendi ellerindeki, tahrif ettikleri İncil ve Tevrat’a sarılarak, kültürlerini ve çıkarlarını koruma kaygısına kapıldılar. Dünyevi nedenlerle Hz. Muhammed (sav)’i ve Kur’an-ı Kerim’i inkâr ettiler. Kur’an-ı Kerim’in, ‘Müslüman olun, kurtulun!’ çağrısına karşılık ileri sürdükleri tez, ‘mazicilik’ anlayışı gereği, ‘Yahudi ve Hristiyan olun ki, hidayet bulasınız’ (Bakara 135) ifadeleri oldu. Bununla kastettikleri, kendilerini onlardan, onları da kendilerinden saydıkları geçmiş peygamberler ve o peygamberlerin kıssalarıydı. Yahudi ve Hristiyanların tezine karşı, Allah Teâlâ, Hz. Peygambere şu ayeti indirdi: ‘Biz, Allah’a ve bize indirilene iman ettik’ (Bakara 136); yine Bakara 139. Âyette, ‘De ki: Allah hakkında bizimle mücadeleye mi girişiyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbiniz. Bizim yaptıklarımız bize ait, sizin yaptıklarınız size. Biz, bütün kalbimizle Allah’a bağlıyız.’

İnsan böbürlenmek, çıkar elde etmek, geçmiş insanların, yaşanmış zamanların itibarlarından, hatıralarından yararlanmak için mazicilik yapar. Gerçekte şimdiki zamanı yaşayan insana geçmişin iyiliklerinin veya kötülüklerinin doğrudan bir etkisi, bir yararı veya bir zararı yoktur. Herkes, sadece kendi yaşadıkları, yapıp ettikleriyle ahirete intikal eder ve kendi kazancıyla bir değer kazanır. Bir adamın babasının peygamber olması, o adam inançsız biriyse, babası nedeniyle, mü’min bir insan muamelesi görmez. (Hazreti Nuh ve oğlunun kıssasını okuyunuz.)

 Maddi ve manevi değerlerin maziden günümüze intikali bir gerçektir. Sultanahmet Camii bize veraset yoluyla intikal etmiş bir mazidir; ancak, mazide, o mabette ibadet edenlerin yaşantısı, amelleri, bize intikal etmez. Onların kazandıkları mazide kendileriyle birlikte kaldı, bizim şimdiki zamanda kazandıklarımızda, bizim mazimiz (amellerimiz) olarak, amel defterimize kaydedilip bir kenara konulmaktadır.

Demek oluyor ki, insan, ürettiği kültürü içselleştirdiğinden, bir hakikatle yüz yüze kaldığında, çoğunlukla o hakikati kabul etmekte tereddüt göstermektedir. İnsan doğası değişmediğinden bu anlayış dün de bugün de geçerli bir anlayıştır. Yaşam biçimimize, edindiğimiz değer yargılarına ters her fikir, tutum ve davranış bizde belli bir rahatsızlık meydana getirmekte ve bu psikolojik engel hakikati görüp anlamamıza mani olmaktadır.

İnsan zihni mazidir; bu nedenle insan, ‘mazicidir.’ Her inanış, her kültür, maziye tekabül eder. Mazi; bir kalıptır, hazır bir veridir, zihnin maziye tutunması, ‘ben’i mazide var etmesi, bundandır. Fakat aynı zamanda insanın elindeki yegâna zaman olan, günü, şimdiki zamanı, yani yaşanan an’ı, sıradanlaştırdığından (gaflet), bir tuzaktır.

Tarih, edebiyat, sanat, bilim… Hepsi de geçmiştir; tarihin, edebiyatın, sanatın, bilimin şimdiki zamandaki görünümü mazinin izdüşümünde gerçekleşir. İnsan türünün ekserisi yaşadığı, yaşattığı, Yahudi ve Hristiyan toplumunun tezlerinde olduğu gibi, eski günlerdir; zihin, değerleri olduğu kadar anıları, üzüntüleri, sevinçleri maziden bugüne taşır ve bize bugün diye, dünü yaşatır!

Allah Teâlâ ise, geçmiş değildir; O, şimdiki zamandır, an’dır. Bu nedenle din, bugündür, mazi değil, an’dır, ati değil.

Evet, insan ya geçmişi yaşar, yaşatır ya da geleceği kurgular, iyiliği, mutluluğu gelecekte hayal eder. Zor olan, şimdiki zamanda, yaşanılan an’ın farkında olarak, Allah Teâlâ’yla birlikte var olabilmektir, oysa.

Konuya din, dini hayat, noktasından baktığımızda ise, şu düşünceyi ileri sürebiliriz: Dine ait kültür, mazidir; evet, fakat Müslüman için yaşanmak üzere bahşedilen gün, din içindir; yani gün, dindir; öyle ise din, şimdiki zamandır, farkında olarak yaşanılan an’dır. Geçmişe ve geleceğe kayan zihin, asıl olan, yegâna olan, biricik olan günü, an’ı ıskalıyor, hakikati, din’i yaşamıyor, demektir. Ki, modern toplum olarak, bize olan tam da budur!

Sonuç: İnsan, oluşmuş zihinden sıyrılıp içinde bulunduğu günü yüksek bir farkındalıkla yaşarsa dini bir hayat yaşamış olur… Allah Teâlâ’yı anacaksak bugün anabiliriz, namaz kılacaksak bugün kılabiliriz, oruç tutacaksak bugün tutabiliriz, bir iyilik yapacaksak bugün yapabiliriz, bir kitap okuyacaksak bugün okuyabiliriz… Zihnimiz bizi maziye ya da atiye savurduğunda, gözü açık rüya görüyoruz, an’ı, Allah Teâlâ’yla birlikte olmayı, yakalayamıyoruz demektir. Her an bir şen’de olan Allah Teâlâ’dan an’da yaşama bilincimizi çoğaltmasını, bizi mazicilerden kılmamasını, dilemeliyiz.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s