Güne, ‘es-Sabur’ ismini zikrederek başlayın!
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱسۡتَعِينُواْ بِٱلصَّبۡرِ وَٱلصَّلَوٰةِۚ إِنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلصَّـٰبِرِينَ
“Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım isteyin. Muhakkak ki, Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 153)
Sabır; sıkıntılı, zor bir durum karşısında, hissi ve fevri hareket etmemektir. Ancak günümüz insanı aksi yönde hareketi tercih eder gözüküyor. Özellikle modern toplumun bireyleri, gergin, saldırgan, tahammülsüz bir psikolojiyle sahiptir. Kentli insanlar, bilhassa milyonlarca insanın bir arada yaşadığı anakent insanları, dışardan bakıldığında, nahif bir kitle gibi gözükmelerine karşın, en küçük bir tahrikte hemen alev alabilmekte ve ortalığı biranda karıştırabilmektedirler.
Bu konuda yapılmış akademik çalışmalar da var: Aile ve iş ortamında insanlar gün boyu pek çok aksi davranış, haklı haksız, kırıcı söze ve davranışa muhatap kalmaktadırlar. Anne baba çocuklarına veya biri diğerine karşı, amir memuruna veya memur amirine karşı istenmeyen kimi kaba sözleri, yüze veya arkadan söyleyerek, kırgınlıklara, tartışmalara, kavgalara, hatta ölümle sonuçlanan gelişmelere sebep olabilmektedirler.
İşsizlik, aile içi geçimsizlik, kumar, alkol veya madde bağımlılığı, kanser gibi hastalıklar, boşanmalar, ahlaki içerikten yoksun davranışlar ve yaşam biçimleri, vs. olumsuz pek çok durum, maalesef anakentlerde çoğalmaktadır. İnsan tek başına bir varlık olmadığından, aile ve cemiyet hâlinde yaşandığından, zuhur eden olumsuz gelişmeler, öznenin kendisi ve yakınları üzerinde, hafifinden ağırına doğru, sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Olumsuzluklar ve olumsuzluklardan kurtulma süreçleri sabırla karşılanmadığında da pek çok dramın yaşanması kaçınılmaz olmaktadır.
Kullarına karşı sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Allah Teâlâ, fani dünyanın, imtihan sırrı gereği yaşanan olumsuz hallerine karşı Müslümanlara sabır ve namazla ‘tahammül sistemini’ uygulamalarını bir çıkış yolu olarak göstermektedir. Muhatap olunan bir kötülükten, nefse yenik düşülecek bir durumdan, Allah’a sığınılarak uzaklaşmak, böylesi durumlarda gösterilecek sabırla, pek çok fenalığın önüne geçilebilecektir. Başa gelen istenmeyen durumun bir sınav sorusu olduğu düşünülmelidir. Hemen paniğe kapılmamalı. Teenni ile hareket edilmeli. Kötü durumun mutlaka sone ereceğine inanmalıdır. Günde beş kez, namaz ibadetiyle, Allah’ın huzuruna çıkıp, Ona sığınmalı, durumu, O yüce Zât’a arz edip, yardım istemelidir. Sonucun kişiyi selamete çıkaracağı Hakk Teâlâ’nın bir taahhüdüdür.
Bakara suresi 155’nci âyette, “Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!” buyruluyor; Hud Suresi 11’nce âyette ise, “Ancak sabır gösterip iyi ameller işleyenler müstesnadır. İşte, onlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat var.”; Kehf suresi 28’inci âyette, “Rablerine sabah akşam dua eden ve Ona kavuşmak isteyenlerle birlikte bulun ve sabreyle.” talimatı verilmektedir. Bir hadiste ise, “Sabrın başının acı, sonunun ise bal gibi tatlı olduğu” ifade edilmiştir ki, gerçeği herkes ömründe defalarca yaşamıştır.
Sonuç: Olumsuz bir durum karşısında bağırıp çağırmadan, sağı solu ayağa kaldırmadan, şuna buna şikâyetçi olmadan, sabır ve namazla Allah Teâlâ’ya sığınmak, olumsuzlukları olumlu kılmanın ilahi bir yöntemidir. Allah’a sığınmanın ve Ondan yardım istemenin neticesi, selamettir. Unutulmamalı ki, Allah Teâlâ’nın bir ismi de, Es-Sabûr’dur; güne bu ismi anarak başlamak, sabrın sonucunun güzel olduğunu kişinin kendisine telkini, yaşanan zamanın huzurla tamamlanmasında ciddi bir motivasyon kaynağı olacağı, unutulmamalıdır. Ayrıca aile ortamında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yürüttüğü hizmetler çerçevesinde ve Milli Eğitim’in genel eğitim sisteminin bir parçası olarak, din dersleri bağlamında, kitlelere yaygın bir şekilde ‘sabır eğitimi’ verilmelidir. Aslında bugün sabır eğitimine olan ihtiyaç tüm dünyada pek çok konudaki eğitimden daha fazla ve önceliklidir.
KURAN UFKU 