‘Suret İnsanı’ mısın, ‘Mana İnsanı’ mı?
إِنَّ فِى خَلۡقِ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَٱخۡتِلَـٰفِ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱلۡفُلۡكِ ٱلَّتِى تَجۡرِى فِى ٱلۡبَحۡرِ بِمَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن مَّآءٍ۬ فَأَحۡيَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِہَا وَبَثَّ فِيہَا مِن ڪُلِّ دَآبَّةٍ۬ وَتَصۡرِيفِ ٱلرِّيَـٰحِ وَٱلسَّحَابِ ٱلۡمُسَخَّرِ بَيۡنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ لَأَيَـٰتٍ۬ لِّقَوۡمٍ۬ يَعۡقِلُونَ
“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ardı ardına gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah’ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip yaymasında, rüzgârları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten âyetler vardır.” (Bakara 164)
Kapınızın önündeki otomobilinize yeryüzü ve gökyüzü ev olur, güneş her gün otomobilinizi parlatır, rüzgâr her gün otomobilinizi okşar, ancak otomobiliniz kördür, cahildir, neyin kucağına sığındığını, hangi gecenin koynunda istirahat ettiğini, hangi gündüzün aydınlığında cadde ve sokakları dolaştığını, hangi yağmurlarda yıkandığını, bilemez. Otomobiliniz ne kendini tanır, ne sahibini, ne yer yeryüzünü, ne gökleri, ne geceyi, ne gündüzü, ne bulutları, ne yağmurları ne de rüzgârları.
Taze ekmek almak için her sabah fırına giderken gördüğünüz sokak köpeklerinin de arabanızdan pek bir farkı yoktur; onlar da varlık hakkında, şümullü bir algıya sahip değildir.
Modern insan, yeryüzüne, göklere, gece ve gündüze, denizlere, ırmaklara, bulutlara, rüzgârlara, yağmura, zamana ve zamanda meydana gelen değişiklere vs. yeterince dikkatle bakmayarak kendini otomobil veya sokak mahlûkları seviyesine indirmektedir. O, dışarıda yağmur varsa şemsiyesini yanına almayı akletmekte, hava lodoslu ise dışarı çıkmamaya çalışmakta, dışarıda ise kapalı bir yere sığınmakta, yakıcı güneşin etkisinden korunmak için cildine kremler sürmekte, gözüne gözlük takmakta, vapurla suyun üzerinden her gün gidip gelmekte, iskelede yağmur sularının yıkadığı taze balıklardan almakta, fakat bunların üzerinde durup derin bir şekilde düşünmemektedir.
İnsan, sosyal çevreyi olduğu kadar her gün tabii çevreyi de yaşar, ancak sosyal çevresine olduğu kadar, tabii çevresine de dikkat etmez bir psikolojiyle hareket eder. Modern insanın dikkati vapura zamanında yetişebilmek, otobüsü kaçırmamak, biran önce metroya ulaşabilmek, işyerine zamanında gidebilmek vs. konularına indirgenmiştir.
Hâlbuki varlıklar olmasa insan varlığını gerçekleştiremeyecektir. Gerçeğin bu olmasına karşın insanın varlıkla ilgisi gittikçe zayıflamaktadır. Güneş, rüzgâr, bulut, yağmur, deniz, yıldızlar, gökler, gece ve gündüz, yeryüzü, hayvanlar ve bitkiler, modern insanın bilicinde, artık fazla bir yer tutmamakta, aksine varlık, insanın dünyasında olabildiğince sıradanlaşmış gözükmektedir. Koynunda yaşadığı varlığın farkına varamaması, mucizeyi sıradanlaştırması, insan için büyük bir kabahattir; varlığı bir nevi tahfiftir. İnsanın, kendini, varlık karşısında, otomobili seviyesine indirmesi gibi, bir tuhaflıktır bu durum. Hâlbuki Allah Teâlâ’nın isim ve sıfatlarının gözüktüğü varlık, sıradanlaştıracağımız, hafife alacağımız bir konu değildir; aksine, üzerinde derin düşünmemiz gereken bir konudur. Kendi varlığımızın ve yaratıcımızın anlamlandırılması, kavranması, varlığın anlaşılması, kavranması ile mümkündür.
Sahibi olduğumuz otomobili sadece sürer ve başka özelliklerini öğrenmezsek, tabiidir ki, onunla ilgili bilgimiz sınırlı olacaktır. Motoru başta olmak üzere, elektrik sistemleri, yakıt sistemleri, firen sistemleri, kaportası vs. özellikleri hakkında bilgi ve tecrübe sahibi oldukça, farkındalığımız gelişecek, otomobilimizi daha iyi tanıyacak ve onunla olan özdeşliğimiz artacaktır. İnsan bildiğiyle, tanıdığıyla ilgilenir. Sevginin olduğu kadar aidiyetin, mutluluğun temeli de bilmedir.
Sonuç: Bir evi, bir şehri, bir fabrikayı, bir tarım arazisini, bir matbaayı, bir ülkeyi evirip çeviren yoksa hepsi de kısa sürede elden çıkacaktır; insan ve tüm diğer varlıklar da böyledir! Düzen devam ediyor, öyle ise düzenin bir sahibi var. Varlığı evirip çeviren, düzeni devam ettiren, Allah Teâlâ’dır. Biz insanlar, farkında olsak da olmasak da, hepimiz Allah’a aitiz. Yaratana karşı bir bilinç geliştirmiş her insan muhteşem bir incidir, pek değerlidir; bu bilinci taşımayan insanlar ise, ‘suret insanı’ olsalar da ‘mana insanı’ olamadıklarından, değersizdirler. Maalesef, modern insan, varlıkla ilgili düşünmeyi terk ederek bir nevi biyolojik bir organizma, mekanik bir varlık gibi davranmaya, yani ‘otomobilleşmeye’ çalışmaktadır. En büyük tehlike budur: İnsanın nesneleşmesi!