Home

imagesCAZYVPBW İslâm zamana bağlı bir din değildir.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّبِعُواْ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ قَالُواْ بَلۡ نَتَّبِعُ مَآ أَلۡفَيۡنَا عَلَيۡهِ ءَابَآءَنَآ‌ۗ أَوَلَوۡ كَانَ ءَابَآؤُهُمۡ لَا يَعۡقِلُونَ شَيۡـًٔ۬ا وَلَا يَهۡتَدُونَ

“Onlara: ‘Gelin Allah’ın indirdiği buyruklara tâbi olun!’ denildiğinde, ‘Hayr, biz babalarımızı hangi inanç üzerinde bulduysak ona uyarız’ derler. Babaları bir şeye akıl erdirememiş ve doğruyu bulamamış olsalar da mı onlara uyacaklar?” (Bakara 170)

 

Babalarımızın izinden gideriz’ demek, biz ‘mâzîciyiz’ demektir. Daha önce 56. fikirde mâzî konusunu ele almıştık. Âyette de yine mâzîye tutunup kalmanın, mâzînin esiri olmanın, hakikatlerin öğrenilmesinde ve kabul edilmesinde ortaya çıkardığı zorluğa ve zarara dikkat çekiliyor.

Mâzî, geçmiş eylemlerin mezarlığıdır; kimse geçmişe dönüp geçmişte yaşayamaz; yaşanılan sadece bir an’dır; an geçip gittikten sonra artık o mâzîdir ve mâzîde kalanlara insanın tutunması, an’dan kaçması, an’ı yaşayamaması, insanın yaşadığı an’ı da mâzî kılar ki, zarar üstüne zarar demektir.

Mâzîyi, atalar kültünü, an’ın yaşanması önünde bir takoz, bir engel hâline getirmemek gerekir. Mâzîde kalmış insanlar ve onların hatıraları kuşkusuz duygusal olarak bizi sarıp sarmalar, onların bazı hâllerini, söylediklerini hatırlamakla mutlu olabiliriz. Meselâ; ‘Ahmet amca ne kadar iyi bir insandı…’, ‘Ayşe bu işi şöyle yapardı!’ gibi, ifadelerle ölmüş yakınlarımızı, hatta çeşitli yandaşlıklar içinde bulunduğumuz kimseleri, hayr sözle anmamız, onların hatırasını ve örnek yaşantılarını hatırlamamız, çevremizdekilere de hatırlatmamız, eğer an’ın müspet bir şekilde yaşanmasına yardımcı olmuyorsa, faydasızdır. Hele, ‘Falan hazret, şu işi şöyle, şu ibadeti böyle yapardı!’ gibi bir mülahaza ileri sürmek, o işin bugünkü durumunu göz ardı etmek, o ibadetin dini kaynaklardaki yapılma şeklini ıskalamak, bizi en azından günün imkânlarından ve dinin kaynaklarından mahrum kılar, eski, eksik ve yanlış uygulamalar ve inanışlarla baş başa bırakır.

İnsan zihni, kendi mâzîsine (geride kalan geçmişine) ve mâzîdeki yakınlarına, gönüldaşlık içinde bulunduğu vefat etmiş kimselere, sıkı sıkıya tutunur; zihin, bu yönde bir kere koşullandı mı, yeni yolları, yöntemleri öğrenmek artık ona çok zor gelir. Hele geçmişin dinî inanışlarına ve ideolojilerine itibar edilmesi, eldeki yegâna sermaye olan an’ın mâzî kılınmasına yol açar ki, insanı yaşarken ölü hâle getirir.

İslâm Mekke’de zuhur edince putçuluk, Hristiyanlık ve Yahudilik inanışlarına sahip Araplar, bunu bir tehdit olarak gördüler ve kültürel aidiyetlerine daha sıkı sarıldılar. İslâm inanışını kültürlerine bir saldırı olarak algıladıklarından ordu toplayıp İslâm’la ve Müslümanlarla savaştılar. Süreç içerisinde bu asabiyedeki pek çok Arap, Müslüman olduktan sonra, ‘atalarının tabi olduğu kültürün (mâzî) önemsiz olduğunu’ gördüler. Geçmişte kalandan kurtulup İslâmî inanışla yeni bir zihne sahip oldular; bu sayede İslâm Medeniyetini kurup insanlığa armağan ettiler.

Şöyle bir soru akla gelebilir: İslâm dini 14 asır öncesine ait; İslâm, neden mâzî değildir? Zihnimizi İslâm’dan kurtarmadan bizim de günümüzü yaşamamız, günümüzün yeniliklerine açık olmamız, nasıl mümkün olacaktır?

İslâm; fânî bir insanın ortaya çıkardığı, temellendirdiği, yaşayıp yaşattığı bir inanç değildir; o, ‘hayyün la yemut’ (diri ve ölümsüz) olan Allah Teâlâ’nın, şu anda ve gelecekteki insanların kurtuluşu için indirdiği dindir. Dünün güneşinin davasını gütmek ahmaklıktır; güneş, her gün doğar, güneş mâzî değildir; daimi olarak yaşar ve yaşatır. İslâm inanışı da güneş gibidir; o da iman göğünün güneşidir, geçmişi, an’ı ve geleceği, yani tüm zamanları yekpare olarak aydınlatır. Allah Teâlâ zamana bağlı bir ilâh olmadığı gibi, İslâm’da zamana bağlı bir din değildir. İslâm, Allah Teâlâ ile bâkîdir. (Haşa) Allah mâzileşmez, Allah’ın dini de mâzileşmez!

Sonuç: İdeolojileri, felsefi görüşleri, atalar hatırasını, eski dini inanışları taklit ederek dünyadan öteki dünyaya sağlıklı bir geçiş yapamayız. İlâhî olanla beşerî olanı karıştırmamak gerekir; mâzî, beşerin yapıp ettiklerinin mahzenidir, İslâm inanışı ise, şimdiki zamandır, an’dır; çünkü Allah Teâlâ her an’ın halikı ve fâili hakîkîsidir.

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s