Sığırsan eğer Haz. Muhammed’i duymazsın, insansan eğer duyarsın!
وَمَثَلُ ٱلَّذِينَ ڪَفَرُواْ كَمَثَلِ ٱلَّذِى يَنۡعِقُ بِمَا لَا يَسۡمَعُ إِلَّا دُعَآءً۬ وَنِدَآءً۬ۚ صُمُّۢ بُكۡمٌ عُمۡىٌ۬ فَهُمۡ لَا يَعۡقِلُونَ
“İnkâr edenleri imana çağıran peygamber ile inkâr edenlerin durumu bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen çoban ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı anlamazlar.” (Bakara 171)
كَفَرُواْ – keferû –kâfir; insana ait sıfatlardandır; sahibini tanımamak, onun isteklerine, ne dediğine kulak vermemek, demektir. Bir insan, ana babasını inkâr eder, onların kendisi üzerindeki haklarını ve emeklerini görmezse, gerçeği yalanlamış, inkâr etmiş olur. Allah, varlığın sahibidir; varlığa hayat ve rızık veren Allah Teâlâ’dır. Bir insan, uyarıları işitmesine, bazı şeyleri bizzat kendisinin okuyup dinlemesine rağmen, gerçeğin farkına varamıyor veya anlamak istemiyorsa, o insan, anne ve babasını inkâr eden biri gibi, Hakk’ı inkâr etmiş olur. Dini bir kavram olarak ise kâfir; Allah’ın varlığına inanmayan, Kur’an-ı Kerim’i, Allah’ın kitabı olarak kabul etmeyen ve gereğini yapmayan insan demektir.
Âyette, inkârcı insanların psikolojisi insan ve hayvan ilişkisi üzerinden örneklenmiştir. Mesela: Bir insanın seslenişini bir at, bir köpek, bir koyun, bir sığır, bir serçe, bir kumru işitebilir, seslenen insanı görebilir, fakat hiçbiri seslenenin ne dediğini tam olarak anlayamaz, ancak bir insan bir başka insanın sözünü, işitir, anlar, söylediklerinin üzerinde düşünür, gereğini ya yapar veya yapmaz.
Kuşkusuz kâfirler hayvan değil, insandır; öyle ise kâfirler, neden dolayı, genelde peygamberlerin, özelde ise Hazreti Muhammed (sav)’in, Kur’an-ı Kerim’le insanlığa yaptığı seslenişi işitmiyor, görmüyor, üzerinde düşünmüyor ve gerçeği dillendiremeden, insan olmalarına rağmen, bir ‘sığır mertebesinde’ ölüp gidiyorlar?
İnsanı ilâhî hakikat karşısında sağır, dilsiz, kör ve düşüncesiz kılan, zihninde taşıdığı mâzîdir; sahip olduğu aidiyettir; bunların bir çıktısı olarak, önyargısıdır. Hemen her kültürel aidiyette önyargı vardır; Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler, putperestler, ateistler vs. inanç gurupları, zihinlerindeki önyargıdan yola çıkıp birbirine bakarlar. Ne kâfirler ne de Müslümanlar, ötekileştirdikleri insanların mâzîsini tanıyarak, kültürlerini inceleyerek, kaynaklarını okuyarak, onların tezlerini kendilerinden dinleyerek, inkârlarını veya imanlarını temellendirmezler, gerçek, dün böyle idi bugün de böyledir.
ABD’de, İslam karşıtı bir şahıs, Hazreti Muhammed (sav)’i eleştiren bir film yapmış. Benzeri saldırıları daha öncede gördük. Müslümanlar olarak bu saldırı da öncekiler gibi, bizi incitti. Ölümlerle sonuçlanan gösterilere şahit olduk. İslam’ı ve onun Peygamberini inkâr edenleri filmi yapmaya sevk eden, onların, doğru kabul ettikleri mâzîleridir (kültür/paradigma); İslam’ı ve onun peygamberini işitmek, anlamak istemiyor, tamamen önyargıyla hareket ederek düşmanlık gösteriyorlar. Durup İslam’ın kaynağı Kur’an-ı Kerim’i okusalar, Kur’an-ı Kerim’in, Hazreti Musa, Hazreti İsa vb. peygamberleri birbiriyle ve Haz. Muhammed (sav) ile kardeş kılan bakış açısı üzerinde kafa yorsalar, bu iftiraları ve saldırıları belki yapamayacaklardır, diye düşünebiliriz. 14 asırdır Hazreti Muhammed (sav)’e hakaretten geri durmayanlar, bir an önyargısız bakabilseler, Müslümanların 14 Asırdır, tüm diğer peygamberler gibi, Hazreti Musa ve İsa’ya, Hazreti Muhammed (sav) gibi, saygı ve sevgi duyduklarını, o yüce peygamberlere, yine bu inanç sahipleri tarafından yakıştırılan çeşitli şirkleri ve olumsuz sıfatları reddettiklerini göreceklerdir.
Sonuç: Müslümanlar; Hristiyan, Yahudi, putperest, ateist vs. inanç guruplarını ve onların kaynaklarını incelemekle sadece kendi inançlarını doğrularlar, diğerlerinin Kur’an-ı Kerim’i dinlemeleri, incelemeleri, araştırmaları, Hazreti Muhammed (sav)’i anlama çabaları ise onları ‘sığır’ mesabesinde bir hayattan kurtarır, belki de iman sahibi birer ‘Hazreti İnsan’ kılar.