Home

landscape5

Dini hayatı, dünya hevesine satmanın kârı nedir?

أُوْلَـٰٓٮِٕكَ ٱلَّذِينَ ٱشۡتَرَوُاْ ٱلضَّلَـٰلَةَ بِٱلۡهُدَىٰ وَٱلۡعَذَابَ بِٱلۡمَغۡفِرَةِ‌ۚ فَمَآ أَصۡبَرَهُمۡ عَلَى ٱلنَّارِ

“İşte, bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)” (Bakara 175)

Dün, Yahudiler ve Hristiyanlar âyetin işaret ettiği hataya düşmüşlerdi, bugün de biz Müslümanlar aynı hatayı tekrar eder gözüküyoruz. Bunu nasıl mı yapıyoruz? Batı’nın kurguladığı modern toplum modelinin bireyleri olmaya çabalayarak!

Şöyle ki: Batı Doğu ekseninde yer alan ve üzerinde tartışma açılmasına bile izin verilmeyen modern toplum modelinin temeli pozitivizmdir. Kitleler, pozitivizmin etkisiyle, ‘dini hayattan’, ‘dini düşünceden’, ‘dini sanattan’ ve ‘dini ekonomiden’ vb. uzaklaşmış durumdadırlar.

İnançlarına uygun kendi toplum modellerini geliştiremediklerinden İslam dünyası Batı’ya öykünmekte onun uydusu gibi hareket etmektedir. Bugün Müslümanlar için geçerli ekonomik model küresel hâkimiyete sahip liberal ekonomik modelidir; bu modelde piyasalar serbesttir; dini referanslara itibar edilmez, helal ve haram kaygısı güdülmez, her şey üretilir ve serbestçe alınıp satılır; faizli banka işlemlerinin her türlüsü geçerlidir.

Modern toplumun kodlarını Batı yazmıştır; neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda belirleyici Batı’dır. Bilimde gerçeklik pozitivizmdir; sanatta ise özgürlük esastır; sanatkâr, edepli olmak zorunda değildir! Üzerinde yürünecek doğru yol dinlerin gösterdiği yol olamaz! Yürünecek yol pozitivist anlayışın ürettiği bilgi yoludur. Bu anlayış şu an dünyanın özellikle gelişmiş bölgelerinde geçerli yegâne hayat anlayışıdır. Halkı Müslüman ülkelerin takip ettiği, gelişme, çağı yakalama yolu da bu anlayışın açtığı yoldur.

Peki, Batı’nın açtığı ve bizim üzerinde yürüdüğümüz yol bizi cennete götürebilecek bir yol mudur? Allah Teâlâ’nın, ne inkâr edildiği ne varlığının kabul edildiği Batı yolundan gidilerek yaşamak,  yaşam biçimini içselleştirmek, zaman içerisinde, farkında olarak veya olmayarak, biz Müslümanları doğru yol olan Hakk’ın yolundan tamamen çıkartır mı? Kur’an-ı Kerim yolundan yoksa çıktık mı? Duygu ve düşüncelerimizi açıklama biçimimize, hayat pratiklerimize, muamelelerimize bakıp soruya kendi özelimizde bir cevap bulabiliriz.

Yaşantımızdan yola çıkarak şu yargıyı ileri sürebiliriz: Müslüman bireyler olarak, çoğunluğumuzun hayatına Kur’an-ı Kerim’in rehberlik ettiğini söylemek artık zordur. En kötüsü üzerinde yürünen pozitivist temelli modern yolun içselleştirilmesidir. Bu caddede şevkle yürüyen, günah fikrini ve inancını yitiren bir insan kalabalığı artmaktadır. Bu kalabalık hâl dilleriyle ‘affedilmesi gereken bir günahları olmadığını, kimsenin kendilerini bağışlaması, günahlarını örtmesi’ gerekmediğini, söyler gibidirler!

Hayatın sahibi ise Allah Teâlâ’dır; insanlar, inansınlar inanmasınlar, Kur’an-ı Kerim’in yol göstericiliğini kabul etsinler etmesinler, sadece hayatın sahibinin dediği olmaktadır; Allah, ölümü kontrol etmeye devam ediyor. Ölüm öldürülemediği sürece pozitivizm veya liberalizm geçerli olamaz! Rabbimiz geçici bir süre için verdiği yaşam sürelerini istediği yoldan giderek tamamlayamayanların akıbetlerinin iyi olmayacağını âyette bize ifade ediyor. Merhameti ve şefkati çok Mabudumuz, bizi uyarıyor; günah işliyorsak, samimi tövbe etmemizi ve mutlaka doğru yol olan Kur’an-ı Kerim yolunda yürüyerek hayatımızı tamamlamamızı istiyor.

Sonuç: Yaşayarak görüyoruz ki, her gelecek yakındır. Dünler geçip gittiği gibi bugünler de gelip geçmektedir. Fakat geçip gitmeyen ve yok olmayan bir şey var ki, o da bizim dünyadaki amellerimizdir. Daha önce de ifade ettik: İnsan, kayıtlı bir varlıktır. Dünya hayatı onun imtihan yeridir. Kalıcı evi ise cennet veya cehennemdir. Kalıcı evi buradaki kayıtları üzerinden belirlenecektir. Amellerin karşılığı olan cenneti veya cehennemi insana yakınlaştırılacak olan gün yarının geldiği gibi gelecek. Öyleyse, Müslümanlar olarak, aklımızı başımıza biran önce alıp hangi yolda yürüdüğümüzü görmek, bilmek, üzerinde yürüdüğümüz yolun bizi nereye götürdüğünü anlamak zorundayız. Âyetin sonundaki imalı uyarıyı bir kere daha hatırlayalım: “…Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar” (!)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s