Home

modern_slavery

Her çağın köleleri var, bu çağın köleleri kim?

لَّيۡسَ ٱلۡبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمۡ قِبَلَ ٱلۡمَشۡرِقِ وَٱلۡمَغۡرِبِ وَلَـٰكِنَّ ٱلۡبِرَّ مَنۡ ءَامَنَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأَخِرِ وَٱلۡمَلَـٰٓٮِٕڪَةِ وَٱلۡكِتَـٰبِ وَٱلنَّبِيِّـۧنَ وَءَاتَى ٱلۡمَالَ عَلَىٰ حُبِّهِۦ ذَوِى ٱلۡقُرۡبَىٰ وَٱلۡيَتَـٰمَىٰ وَٱلۡمَسَـٰكِينَ وَٱبۡنَ ٱلسَّبِيلِ وَٱلسَّآٮِٕلِينَ وَفِى ٱلرِّقَابِ وَأَقَامَ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَى ٱلزَّڪَوٰةَ وَٱلۡمُوفُونَ بِعَهۡدِهِمۡ إِذَا عَـٰهَدُواْ‌ۖ وَٱلصَّـٰبِرِينَ فِى ٱلۡبَأۡسَآءِ وَٱلضَّرَّآءِ وَحِينَ ٱلۡبَأۡسِ‌ۗ أُوْلَـٰٓٮِٕكَ ٱلَّذِينَ صَدَقُواْ‌ۖ وَأُوْلَـٰٓٮِٕكَ هُمُ ٱلۡمُتَّقُونَ

 “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyene ve özgürlükleri için kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda direnip sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.” (Bakara 177)

 

الْبِرَّ – birr (iyilik) demektir. Dini bir kavram olarak bilinçli ibadet yapılmasını, farkındalık halindeki dindarlığı, Allah’a tam olarak itaati ifade eder. Âyette sayılan ibadetlerin yapılması kulu çok değerli bir insan kılar. İbadetler yapılırken işin asıl ruhu, yani Allah’ın rızası, esas olmak zorundadır. Biçimsel hususlar, ibadetin kuralları tabii ki, çok önemlidir, fakat kurallar, amacı örtmemelidir.

Hristiyanların kıblesi Kudüs’teki Beyt-i Makdis’in (Mescid-i Aksâ’nın) doğusu, Yahudilerin kıblesi ise, batısıdır. Müslümanlar olarak bizler de güney istikametimizde kalan Kâbe’ye dönerek namaz ibadetimizi yerine getiririz. Müslümanlar Allah’ın emri üzerine Kâbe’ye dönerek namazlarını kılmaya başlayınca, Mekke ve Medine havalisindeki Yahudiler ve Hristiyanlar, kendi kıblelerine yönelmeden yapılan ibadetlerin kabul edilmeyeceğini ileri sürdüler.

Namaz kılarken yüzü Kıbleye dönmek Müslümanlara emredilmiştir; Kıbleye dönmek namazın şartlarından biridir. Kurallar dinin kurumsal yapısının ortaya çıkması için zorunludur. Yoksa neyin ibadet olduğu neyin olmadığı tefrik edilemez. Hâliyle yukarıdaki âyet Kıbleyi, dinin kurumsallığını ve kurallarını ortadan kaldırmıyor; daha üst bir yapıya dikkatimizi çekiyor. Mesela: Erkek memurların daireye giderken tıraşlı olması ve kravat takması memurluğun bir şartını yerine getirmektir, ancak tıraş olmak ve kravat takmak bir memuru iyi bir memur yapmaz. Mesaiye dikkat etmek, insanlara iyi davranmak, kendisine emanet edilen işin hakkını vermek, rüşvet almamak, haksız iş yapmamak vs. ahlaki değerlere sahip olmak ve bu özellikleri hizmeti süresince, uzun yıllar boyunca muhafaza etmek, o insanı ancak iyi bir memur ve tabii iyi bir insan yapabilir.

Hristiyan ve Yahudilerin şu yöne bu yöne dönmeleri onları nasıl gerçek mü’min kılmıyorsa Müslümanların da yüzlerini Kıbleye dönmeleri onları gerçek bir mü’min yapmaz. İslam dini, Müslümanın hayatını bir bütün olarak kontrol eder; beş vakit namaz bu kontrolün bir parçasıdır, Müslüman bireyler, gün boyu bütün yapıp etmelerinde Allah Teâlâ’nın rızasını gözetecek şekilde davranmak zorundadırlar. Müslümanların hayatları zaten ibadettir; Allah’ın rızasını kazanmanın farkındalığı içinde yaşayan Müslüman bireyler için Allah, her yerdedir ve kendilerine şahdamarlarından daha yakındır. Doğu, batı, kuzey, güney, alt, üst, bu noktada onlar için önemsizdir; kalbin Allah’a bağlılığı, istikameti, esastır.

Modern toplum, genellikle parayı, nefse ait hazları vs. daha çok sevmektedir; Mecnun, neye baksa leylayı görürmüş, modern toplum da neye baksa parayı, şehevî şeyleri, nefse ait hususları görüyor, onları önceliyor; öncelettiriliyor. Bakara 115. Âyette, “Doğu da Allah’ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (Zât’ı) oradadır. Şüphesiz Allah’ın rahmeti ve nimeti geniştir, O her şeyi bilendir” buyruluyor. Mesele şu ki, neyi önceliyoruz? Allah Teâlâ’nın farkında olarak mı yaşıyoruz, yoksa gün boyu nefsimize uyarak mı yaşıyoruz; özümüz ve yüzümüz nereye dönüktür? İyilik üzere yaşayan bir Müslüman olabilmek için bunun farkında olmamız gerekiyor.

Müslüman bireyler her anlarında Allahı yanı başlarında hazır bilseler, duygu, düşünce, tutum ve davranışları çok farklı olacaktır. Bu hâl, bu farkındalık, gün boyu sürse, o insanlar muhteşem birer Müslüman olurlar.

Âyette geçen الرِّقَابِ rikâb (köle) ifadesi özgürlükten yoksun insanları ifade eder. Her çağın özgürlükleri elinden alınmış köleleri vardır. Çin’in zulmünde inleyen Doğu Türkistan Müslümanları, Myanmar’da dini ve etnik nedenlerle dışlanan, öldürülen ve yurtlarından sürülen Arakan Müslümanları, Arap dünyasında Baas Rejimleri tarafından köleleştirilmeye çalışan Sünni Müslümanlar, çağımızın bir nevi köleleridir. Zulümden kurtulmaları için maddi ve manevi yardım yapmak özgür Müslümanların üzerine temel bir borçtur. الرِّقَابِ rikâb (köle) ifadesine daha şümullü bakıp bugün dünyada hangi inançtan olurlarsa olsunlar, hakları ellerinden alınmış, asimile olmaya zorlanan, bu nedenle zulüm, baskı ve işkence gören her insana Müslümanların yardım etmesi gerekir. İnsan hakkı ihlallerinin farkına varmak, zulümleri en azından yüksek sesle kınamak bile yapılan bir yardımdır, gönüllerinin Müslümanlığa ısınması için de bir vesiledir.

Sonuç: Yukarıdaki âyet-i kerime İslam’ın amentüsü gibidir. Kim, emredilenleri Allah’ın rızasını gözeterek yaparsa o insan iyilik üzere yaşayan örnek bir Müslümandır.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s