Home

 TT-6

Her tahrif, tahrip getirir!

سَلۡ بَنِىٓ إِسۡرَٲٓءِيلَ كَمۡ ءَاتَيۡنَـٰهُم مِّنۡ ءَايَةِۭ بَيِّنَةٍ۬‌ۗ وَمَن يُبَدِّلۡ نِعۡمَةَ ٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ مَا جَآءَتۡهُ فَإِنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ

“İsrail soyuna sor; biz onlara nice açık mucizeler verdik. Kim kendine geldikten sonra Allah’ın nimetini değiştirirse, o bilmelidir ki, Allah’ın cezası pek şiddetlidir.” (Bakara 211)

 

سَلْ بَنِي إِسْرَائِيلَ – Sel benî isrâîle (İsrailoğullarına sor!) Ayeti kerimenin emir cümlesi olarak başlaması dikkat çekicidir: Kur’an-ı Kerim’de, Allah Teâlâ, İsrail soyuna gönderilen peygamberler ve onların görevlerini yaparken yaşadıklarını, farklı yönleriyle bize ‘hikâye’ eder. İlahî kıssalardan murat tabii ki, hissedir. Kur’an-ı Kerim’de betimlenen İsrail soyunun öyküsü evrensel bir öyküdür; bu öyküler geçmiş, an ve gelecek, bütün zamanlara bakar; her kültür bu anlatılardan kendine dair bir pay bulur.

İsrail soyu ne yaptı? Yaptıklarının özeti şudur: Dinde tahrif! İsrail soyu, kendilerine gönderilen ilahî kitaplar, Zebur ve Tevrat üzerinde oynadılar. Allah’ın emir ve yasaklarını çıkarlarına göre yorumladılar. Kutsal metinlerde harflerin, kelimelerin, cümlelerin yerini değiştirerek, âyetlere çeşitli ilaveler veya çıkarmalar yaparak, İlahî manayı bozmaya tevessül ettiler. Elde سَلْ بَنِي إِسْرَائِيلَ – Sel benî isrâîle (İsrailoğullarına sor!) Ayeti kerimenin emir cümlesi olarak başlaması dikkat çekicidir: Kur’an-ı Kerim’de, Allah Teâlâ, İsrail soyuna gönderilen peygamberler ve onların görevlerini yaparken yaşadıklarını, farklı yönleriyle bize ‘hikâye’ eder. İlahî kıssalardan murat tabii ki, hissedir. Kur’an-ı Kerim’de betimlenen İsrail soyunun öyküsü evrensel bir öyküdür; bu öyküler geçmiş, an ve gelecek, bütün zamanlara bakar; her kültür bu anlatılardan kendine dair bir pay bulur.

İsrail soyu ne yaptı? Yaptıklarının özeti şudur: Dinde tahrif! İsrail soyu, kendilerine gönderilen ilahî kitaplar, Zebur ve Tevrat üzerinde oynadılar. Allah’ın emir ve yasaklarını çıkarlarına göre yorumladılar. Kutsal metinlerde harflerin, kelimelerin, cümlelerin yerini değiştirerek, âyetlere çeşitli ilaveler veya çıkarmalar yaparak, İlahî manayı bozmaya tevessül ettiler. Elde etmek istedikleri farklı manalar onların arzu ettiği, çıkarlarını koruyan manalardı. Kişisel menfaatlerini ya da soylarının çıkarlarını, sahip oldukları kimi statüleri, ayrıcalıkları korumak güdüsüyle tahrifi yapıyorlardı. Sonuç onlar için hüsranlıktan başka bir şey olmamıştır. Müslümanlar da Yahudi soyunun öyküsünden yola çıkıp uyarılıyor. Siz de onların yaptığını yaparsanız sizin için de sonuç aynı olacaktır.

Ne var ki, ilahi uyarıya rağmen, İslam tarihinde de benzer çabaların varlığı söz konusudur. Özellikle haramların işlenmesinde, kısas ve had cezalanın uygulanmasında, malî ibadetlerin yerine getirilmesinde, miras vb. aile hukukuyla ilgili kimi konularda tahrif ya da tahrife yaklaşan yorumlar, uygulamalar, gözükmüştür. İçkiyi kendilerine helâl kılan, namazı, haccı, zekâtı inkâr eden meşrepler ortaya çıkmıştır. Bunlar günümüzde de İslam dünyasının bir parçası olarak hayatlarını devam ettirmektedirler. Âyetlere batınî manalar vermek; ‘İçki ehline helâldir, nâ-ehline haram’; ‘namaz, kalp temizliğidir’; ‘Bir gönlü memnun etmek Hacdan üstündür’ vs. inanma biçimleri, tahriftir.

Nimet’in iyilik, lütuf, ihsan, bağış gibi sözlük anlamı var. نِعْمَةَ اللّهِ – ni’meta(A)llâhi (Allah’ın nimeti) ise, sayılamayacak kadar çoktur. Bütün âlemler, varlık, hayat… Hepsi nimettir. En büyük nimet ise, tüm bu ‘şeyleri’ izah eden Kur’an-ı Kerim’dir. Müslümanların dünya ve ahiret saadetinin kaynağı, her faydalı işin, her saadetin, her hayırlı faaliyetin membaı, Kur’an-ı Kerim’dir.

Kur’an-ı Kerim bir yönüyle insanın yaşam kılavuzudur; faraza insan bir makine ise onun nasıl çalıştırılacağının bilgileri, Kur’an-ı Kerim’dedir. 220 voltla çalışan bir cihaza 400 volt enerji verildiğinde cihazın tahrip olması nasıl kaçınılmaz ise insan da ancak Kur’an-ı Kerim’e göre yaşarsa kendini korumuş, ilahî garanti altında kalmış olur.

Sonuç: İsrail soyunun öykülerinde olduğu gibi, her tahrif tahrip getirir. Fatura hem manevî hem de maddî olur. İnsanlar, Kur’an-ı Kerim’e bağlı olarak yaşamadıklarında hayatları zorlaşır, sorunları ağırlaşır. Stres, obezite, ilaç kullanımı, sigara gibi çeşitli madde tüketimi, uyuşturucu, alkol, kumar, fuhuş âdeta nehirleşir; aileler dağılır, nesiller bu nehre sürüklenip helâk olur. Metropollerde şimdilik yaşanan mutsuzluk, yalnızlık, hiçliktir… Ahirette ise, fatura daha ağır olacaktır. Çünkü Allah Teâlâ hiçbir laubaliliği kimsenin yanına bırakacak değildir. Vakit daralıyor; herkesin aklını başına almasının zamanı gelip geçiyor. Âyetin sonundaki اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ – (Allah’ın azabı şiddetlidir) uyarısı boş bir tehdit değildir.

etmek istedikleri farklı manalar onların arzu ettiği, çıkarlarını koruyan manalardı. Kişisel menfaatlerini ya da soylarının çıkarlarını, sahip oldukları kimi statüleri, ayrıcalıkları korumak güdüsüyle tahrifi yapıyorlardı. Sonuç onlar için hüsranlıktan başka bir şey olmamıştır. Müslümanlar da Yahudi soyunun öyküsünden yola çıkıp uyarılıyor. Siz de onların yaptığını yaparsanız sizin için de sonuç aynı olacaktır.

Ne var ki, ilahi uyarıya rağmen, İslam tarihinde de benzer çabaların varlığı söz konusudur. Özellikle haramların işlenmesinde, kısas ve had cezalanın uygulanmasında, malî ibadetlerin yerine getirilmesinde, miras vb. aile hukukuyla ilgili kimi konularda tahrif ya da tahrife yaklaşan yorumlar, uygulamalar, gözükmüştür. İçkiyi kendilerine helâl kılan, namazı, haccı, zekâtı inkâr eden meşrepler ortaya çıkmıştır. Bunlar günümüzde de İslam dünyasının bir parçası olarak hayatlarını devam ettirmektedirler. Âyetlere batınî manalar vermek; ‘İçki ehline helâldir, nâ-ehline haram’; ‘namaz, kalp temizliğidir’; ‘Bir gönlü memnun etmek Hacdan üstündür’ vs. inanma biçimleri, tahriftir.

Nimet’in iyilik, lütuf, ihsan, bağış gibi sözlük anlamı var. نِعْمَةَ اللّهِ – ni’meta(A)llâhi (Allah’ın nimeti) ise, sayılamayacak kadar çoktur. Bütün âlemler, varlık, hayat… Hepsi nimettir. En büyük nimet ise, tüm bu ‘şeyleri’ izah eden Kur’an-ı Kerim’dir. Müslümanların dünya ve ahiret saadetinin kaynağı, her faydalı işin, her saadetin, her hayırlı faaliyetin membaı, Kur’an-ı Kerim’dir.

Kur’an-ı Kerim bir yönüyle insanın yaşam kılavuzudur; faraza insan bir makine ise onun nasıl çalıştırılacağının bilgileri, Kur’an-ı Kerim’dedir. 220 voltla çalışan bir cihaza 400 volt enerji verildiğinde cihazın tahrip olması nasıl kaçınılmaz ise insan da ancak Kur’an-ı Kerim’e göre yaşarsa kendini korumuş, ilahî garanti altında kalmış olur.

Sonuç: İsrail soyunun öykülerinde olduğu gibi, her tahrif tahrip getirir. Fatura hem manevî hem de maddî olur. İnsanlar, Kur’an-ı Kerim’e bağlı olarak yaşamadıklarında hayatları zorlaşır, sorunları ağırlaşır. Stres, obezite, ilaç kullanımı, sigara gibi çeşitli madde tüketimi, uyuşturucu, alkol, kumar, fuhuş âdeta nehirleşir; aileler dağılır, nesiller bu nehre sürüklenip helâk olur. Metropollerde şimdilik yaşanan mutsuzluk, yalnızlık, hiçliktir… Ahirette ise, fatura daha ağır olacaktır. Çünkü Allah Teâlâ hiçbir laubaliliği kimsenin yanına bırakacak değildir. Vakit daralıyor; herkesin aklını başına almasının zamanı gelip geçiyor. Âyetin sonundaki اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ – (Allah’ın azabı şiddetlidir) uyarısı boş bir tehdit değildir.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s