Home

Ossav1

Savaş, imanı ve asabiyeyi güçlendirir.

كُتِبَ عَلَيۡڪُمُ ٱلۡقِتَالُ وَهُوَ كُرۡهٌ۬ لَّكُمۡ‌ۖ وَعَسَىٰٓ أَن تَكۡرَهُواْ شَيۡـًٔ۬ا وَهُوَ خَيۡرٌ۬ لَّڪُمۡ‌ۖ وَعَسَىٰٓ أَن تُحِبُّواْ شَيۡـًٔ۬ا وَهُوَ شَرٌّ۬ لَّكُمۡ‌ۗ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ وَأَنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ

“Savaş, hoşunuza gitmediği halde size farz kılındı. İhtimal ki, hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.” (Bakara 216)

Savaşta öldürülme, yaralanma, mal kaybı, sevilen şeylerin elden çıkması gibi ağır sonuçlar olduğundan hoşa gitmez, savaş mücbir bir neden olmadan istenilmez. Ancak tehlikenin, tehdidin bertaraf edilmesi bakımından kaçınılmazdır.

Yeryüzünde savaş âdeta bir mecburiyettir: Savaşlar her zaman olmuştur, genel bir hakikattir. Medeniyetlerin kurulmasında ve yıkılmasında savaşların rolü pek büyüktür. Fetihçi ve istilacı milletler yeryüzünün tahrip edicileri oldukları kadar imar edicileridir de. Yeryüzünü tekrar tekrar yıkan ve yeniden kuran onlardır.

Her savaştan önce ve sonra teknolojide bilimde gelişmeler gözlenmiştir. Savaş bir taraftan yıkmakta diğer taraftan da mimaride, ekonomide, tıpta, sosyal hayatta, hatta güzel sanatlarda yeni gelişmeler ortaya çıkarmaktadır.

Çağları açıp kapatan savaşlardır; dünya tarihi bu hakikati anlatır. Mekke’deki putçu karanlığı Medine’deki aydınlanma, en nihayetinde savaşlar sonucu ortadan kaldırabilmiştir. İslam şafağının yeryüzünü ışıklandırması ve bir güneş gibi her yanı aydınlatması Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanoğulları (vb.) pek çok İslam devletinin sürdürdüğü gayretler ve göğüsledikleri savaşlar sonucu gerçekleşmiştir.

Sanıldığının aksine savaşlar öncelikle ekonomik nedenlerle çıkmaz, asıl ekonomiyi de içine alan daha üst bir değerler dizisi söz konusudur. İlk günden beri İslam ve Hristiyan milletler arasındaki savaşlar, ekonomik nedenleri de olan, bir inanç ayrılığı savaşlarıdır. İktisadî hedefler, bu savaşların taraflarına motivasyon sağlayan maddî çehrelerdir. (Ganimet, yağma, istila) Hak ve Batıl arasındaki savaş kadimdir; ahirete kadar gider, cennet ve cehennemde sone erer.

Bosnalı Müslümanların atalet halindeki asabiyeleri (manevi ruh) maruz kaldıkları savaşla yeniden uyanmıştır; Bosna halkı batıla teslim olmamış, asimilasyonu reddetmiş, yüz binlerce evladını zalimin zulmüne feda etmiş, ancak dökülen kanlar, Bosnalı Müslümanlara yeni bir hayat vermiş, şerden büyük bir hayr çıkmış, Bosna’da iman yeniden çimlenmiştir.

Savaşmayan, savaşamayan her kültür ve medeniyet, savaşanlar tarafından yok edilmiştir. ABD, yüz yıldır dünyanın birçok yerinde, özellikle İslam coğrafyasında, savaşmaktadır. ‘Savaşan Amerikalılar’ olmasaydı bugünkü güçlü Amerika olmayacaktı. Günümüzün Avrupası, Japonyası, Rusyası, Çini de dünkü savaşların dökülen kanı üzerinde yükselmişlerdir.

İran, Irak’ta Saddam Hüseyin’le daha sonra da ABD eksenli Batılı güçlerle savaştı ve galip geldi. İran’daki galip asabiye, Fars’ı, Şii zemininde tekrar yükseltti. Onları nükleer silah edinme çabasına, uzun menzilli füzelere ve insansız hava uçaklarının geliştirilmesine kadar, modern teknolojileri yerli kaynaklarıyla geliştirmeye itti. Savaş, yol açtığı felaketlerin yanı sıra İran’ın çağı yakalamasında motive edici bir etkiye sebep oldu. İran karşısında yenilen Irak hükümeti ise, ABD’nin son müdahalesiyle tamamen yıkıldı. Irak yenildi ve parçalanma sürecine girdi.

Türkiye örneğine gelirsek; PKK, fitnedir, hem Türk hem de Kürt Müslümanlar için. Ancak, Marksist inanca sahip PKK, kan dökerek bir asabiye meydana getirmiştir. Eğer, Türkiye örgüt karşısında bu savaşı kaybederse, Irak olur! PKK ile süren savaş, millette belli bir karşı asabiye vücuda getirmiştir. Saldıran asabiyeye karşı koyularak milli varlığı koruma imkânı elde edilmiştir. Eğer, millet, devlet ve hükümet, PKK ile savaşmasa idi Türkiye parçalanırdı. Bu tehlike bugün de ortadan kalkmış değildir.

Bir fert veya bir millet, savaşmaya mecbur kalır da savaşmaz ise, yok olur. Anadolu’da Osmanlı Devletinin tekabül ettiği asabiyeyi oluşturan milli unsurlar büyük Osmanlı devletini kaybettiler, fakat Anadolu’daki varlıklarını yine savaşarak koruyabildiler. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran asabiye Osmanlı milletinin kadim asabiyesidir. Eğer, Osmanlıya vücut veren ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran asabiye yenilseydi Anadolu İspanyalaşacaktı; Endülüs örneği Anadolu’da tekrar edilecek, Ermeniler doğu vilayetlerinin, Rumlar ise Ege’nin ve İstanbul’un sahibi olacaklardı. Böylece Müslümanların Anadolu’daki bin yıllık hâkimiyeti sona erecekti. Türkiye’yi tehdit eden Ortadoğu’daki kaotik durum bu tehlikenin tamamen ortadan kalkmadığını bize gösteriyor.

Türkiye’de Genel Kurmay Başkanlığı, kendisini inkılapların koruyucusu olarak ilan etmiş ve darbeler dâhil, günümüze kadar uzanan ideolojik bir asabiye sergilemiştir. Ancak, TSK, asıl tekabül ettiği milleti ve onun kadim asabiyesini ötelemek ve bastırmakla tarihi bir hata yapmış, PKK’nın vücuduna da sebep olmuştur. Osmanlı İslam milleti, ‘millet-i vahide’ (tek bir millet) idi. Irk diye bir şey olmamasına rağmen, sırf ümmetçiliğin etkisinin kırılabilmesi için, ulusçuluk adı altında bir nevi ırkçılık kabul edilmiş, ancak bu ideolojik asabiye, millette yerel bir asabiye meydana getirmiştir. İdeolojik baskı Müslüman ahalinin gizli açık direnmesine ve PKK örneğinde olduğu gibi, karşı milliyetçi ve ırkçı dalgaların ortaya çıkmasına vücut vermiştir.

Tarihsel olarak Türkü, Arap’ı, Kürdü ve diğer Müslüman kültür gruplarını bir arada tutan ‘imanî asabiye’ ortadan kaldırılmaya çalışılınca İslam dünyası kadim düşmanları karşısında savunmasız kalmıştır. Memleketimizde İttihatçı gelenek ulus fikri etrafında yeni bir devlet meydana getirmek üzere mücadele etmiş, Arap İslam dünyasında ise, Baas partileri, Arap milletini sosyalist büyük bir devlet etrafında birleştirmeye çalışmışlardır. Bu hamleler netice vermemiştir. İslam milleti bu rejimlerin baskısı altında nerdeyse bir yüz yıl kaybetmiş, bu süreçte ülkeleri kadim düşmanlarının sömürgesi hâline gelmiştir.

Yaşanan ve bugünde PKK üzerinden devam eden yerel çatışma milletimizin yeniden kurucu asabiyesini canlandırmaya başlamış gözükmektedir. İttihatçılığın bir devamı olan Ergenekonculuğun güçsüzleştirilmesiyle birlikte, TSK’de de, yeniden, asıl tekabül ettiği millî asabiyeyle birleşme emareleri ortaya çıkmıştır. Bu asabiye Müslüman Türkler ve Müslüman Kürtlerce de kabul edilirse, PKK yenilir. Osmanlı Milletler Topluluğu’nun ortaya çıkması bu asabiyeyle mümkün olabilir.

Şu hususu bir kere daha vurgulamalıyız: Milli bir asabiyeye sahip olmadan bir milletin uzun süre varlığını koruması mümkün olmaz. Bu hakikati tarih bize pek acı ve açık bir ders olarak öğretmiştir. Milletimizin asabiyesinin kaynağı İslam’dır. İslam adına hareket etmeyen hiçbir güç başarılı olamaz ve devleti koruyamaz. Tüm dünyada ideolojik devletler çökmüştür. Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği, akıl almaz çabalara ve baskılara rağmen, parçalanmaktan kurtulamamıştır. Rusya bugün yeniden tarihi asabiyesiyle (Çarlık zihniyeti ve Hristiyanlık değerleriyle) sahneye oyuncu olarak daha güçlü şekilde girmeye çalışmaktadır.

Avrupa Birliği, Türkiye’yi, İslam-Hristiyan ekseninde değerlendirmekte ve ötekileştirmektedir. ABD Başkanları, Mesih’in yeryüzündeki temsilcisi sıfatıyla hareket ettiklerini ağızlarından kaçırmaktadırlar!

Arap Baharı’nın doğurduğu da yeniden köklere dönüş çabasından başka bir şey değildir. Yani her ülkede ırmak aslında yatağına dönüyor. Fakat daha çok kafa kol kırılacağa benziyor!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ekonomisini büyütmeye devam edip, bilim ve teknoloji üretmeye çalışarak, her meşrebi içine alan İslamî asabiyeyi de kurumsal yapılarıyla birlikte, yeniden içselleştirebilirse, siyasi sorunlarını geride bırakabilir. Zedelenen milli uhuvvetin bu sayede tamir edilmesi mümkün olabilir. Samimi kardeşliğin vücut bulması durumunda ümmet, dışarıdan gelen yıkıcı asabiyeyi, tüm coğrafyalarda başarıyla göğüsleyebilir.

Sonuç: Biz, Allah Teâlâ’nın kullarıyız; bizimle ilgili gaybı sadece Yaratan bilir. Bu nedenle bizim için hayırlı olanın ne olduğunu bilemeyiz. Âyette belirtildiği üzere, kapımıza dayanan savaşsa, bunu kabul etmemiz üzerimize yazılmış bir farzdır. Etrafımızda süren çatışmalar, iç savaşlar, ülkemizde PKK ile başlayan ve devam eden ayrılıkçı mücadele süreci, yarın ne doğurur bunu bugünden tam olarak bilemeyebiliriz. Bildiğimiz ise şudur: Ölüden diriyi çıkartan Allah Teâlâ, fitnelerden, devam eden çatışmalardan, Müslümanların lehine büyük hayırlar yaratmaya kadirdir. Yüce Yaratıcının işlerinin hikmetini yine kendisi bilir. Bizler yeter ki, ‘imanî asabiye’ ile hareket edelim; ölebiliriz, fakat kaybetmemiz imkânsızdır; çükü ‘ebed’ bizimdir!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s