Home

image

Millet olarak fesatçı mıyız, fesat savıcı mı?

… وَلَوْلاَ دَفْعُ اللّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَّفَسَدَتِ الأَرْضُ وَلَكِنَّ اللّهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمِينَ.

 “…Eğer, Allah, insanların bir kısmını diğer kısmıyla savmasaydı yeryüzü fesada uğrardı.” (Bakara 251)

Peygamberlerin görevi insanların ahlakını yüceltmektir. İman ve ahlak sahibi insanlar yeryüzünün âdeta direkleridir. Bu dünya çadırı, onların yüzü hürmetine yıkılmamaktadır, denilebilir. Fertte veya toplumda iman ve ahlak azaldığında veya tamamen yıkıldığında geriye kalan şeyin adı fesattır.

Âyette geçen – لَّفَسَدَتِ – (fesede) fesâd; bozgunculuk yapmak, ahlaki değerlere karşı çıkmak, kötülüğe çalışmak, karışıklıklara meydan vermek, demektir. İlahi düzene fikren ve fiilen muhalefet etmek fesadın ta kendisidir.

Fesat sözcüğü Kur’an-ı Kerim’de sıkça geçen kavramlardandır. ‘Fesede’ fiilinin çeşitli gramer yapıları içerisinde geçtiği yerlerde fiilin tekabül ettiği ‘fesatlar’ şu türdendir:

Hükümdarlar bir memlekete girince orasını perişan ederler; halkın ulularını alçaltırlar; bu bir fesattır.

Peygamberlerin ve onların varislerinin yeryüzündeki işi ıslahtır, kalanının ki, nefsaniyet, hâliyle fesattır.

Her türlü çatışma, boğuşma, yağma, talan, fesattır.

Ölçüde, tartıda eksiklik, fesattır.

Benzine su katmak, gaz tankına hava basmak, süte su katmak, arıya şeker yedirmek, fesattır.

Açıklık saçıklık, fesattır; aleniyet kazanmış haramlar, fuhuş, alkol fesattır; bir yetişkinin çocuğunun yanında alkol ve sigara içmesi fesattır.

Hısım akrabayla ilişkiyi kesmek, fesattır.

Ekonomi, serbest piyasa, küresel ekonomi vs. adı altında, zayıf milletlerin petrolünün, doğal gazının, madenlerinin yağmalanması, fesattır.

Emperyalist amaçlarla ülkelere saldırmak, milletleri güçsüz bırakmak amacıyla aralarına ihtilaflar sokmak, grupları silahlandırmak, onların birbirini öldürmesini sağlamak ve seyretmek, fesattır.

Doğal gıdalara tohumlara müdahale, fesattır; Allah’ın yarattığı fıtratı, değiştirmek üzere yapılan her türlü müdahale, fesattır.

Allah Teâlâ dışında, yüceltilen ve tapınma derecesine çıkarılan her şey, insan veya ideoloji, fesattır.

Sözde durmamak, atılan imzanın gereğini yapmamak, fesattır.

Kendileri inanmadıkları halde inananlara müdahale etmek, onların ibadetlerine, kıyafetlerine karışmak, fesattır.

İyiliği çoğaltmamak, kötülükle mücadele etmemek, fesattır.

Nesilleri ideolojik kamplara bölmek, cinsel devrim diyerek onların ahlakını yıkmak, moda adı altında vs. mahremiyetlerini ve hayâ duygularını ifsat etmek, fesattır.

Irkçılık, fesattır.

Zekât ve sadaka vermemek, fesattır; paylaşımın olmadığı yer, ‘fesatistan’dır.

Kin, kibir, böbürlenme, fesattır.

Haksız savaş, haksız yere kan dökmek, en büyük fesattır.

Herhangi bir hakkın inkârı, engellenmesi, fesattır.

Homoseksüellik, lezbiyenlik, fesattır…

Velhasıl fesat; batıl olan şey demektir ve hak ile batılın, iyi ile kötünün savaşı kadim bir savaştır. Peygamberler tarihi bir hak ve batıl mücadelesi tarihidir aynı zamanda. Talut örneğinde olduğu gibi, kral sıfatıyla, fakat Hakk adına hareket edenler de aynen Peygamberler gibi yeryüzü halklarının ıslahı için mücadele ettiler. Kendi tarihimizden örnek verirsek; Selçuklular, Osmanlılar ıslahçı devletler olarak hükmettiler. Nice zalim, nice bozguncu ve fitneci devlet veya şahıs, İslam devletlerinin ve Müslümanların karşı koymasıyla bu topraklarda uzun asırlar boyunca fitnelerine bir zemin bulamadılar.

Kasas Suresi 4. Âyet-i kerimede, Firavunların kendi halklarını yönetirken uyguladıkları bir politik ‘yöntemden’ söz edilmektedir. ‘Firavun Yöntemi’nin özü şudur: Halkı önce karşıt kabilelere bölmek, sonra da güçlenen her kavme saldırıp ileri gelenlerini öldürmek, ülkelerini yağmalamak, güçsüz bırakmak ve böylece iktidarı devam ettirmek.

Sanayi Devrimiyle birlikte güçlenen kapitalizm, Avrupa ülkeleri, ABD ve Rusya gibi ülkeler eliyle, başta Müslümanların yaşadıkları topraklar olmak üzere, dünyanın kalanına Firavun Yöntemini uyguladılar ki, bu büyük bir fesattır. Bazı işaretlerin baş göstermesine rağmen, Müslümanlar bakımından fesatla küresel düzeyde mücadele edecek politik bir önderlik şimdilik mevcut gözükmemektedir.

Sonuç: Dünyanın salih Müslümanları ellerinden geleni yapmaya devam etmelidirler. Fakat ilahi bir müdahale olmadan Batı’nın kronik hâle gelmiş 21. yüzyıl fesadının ortadan kaldırılması, açtığı yaraların ıslahı, güç bir iş olarak görülmektedir. Ancak, ahir zaman olduğuna dair yaygın bir kanaat vardır. Hâliyle fesat kemale ermiş, zeval vakti de yaklaşmıştır, görüşü genel bir kabul görmektedir. Nerede yaşarlarsa yaşasınlar, Müslümanlar bir millettirler. Fakat küresel fesat, Müslümanların vahdetini parçalamıştır. Firavun Yöntemi Müslümanlar üzerinde halen caridir. Açıkça İlahî müdahale gerçekleşecekse, o zaman mevcut durumdan yola çıkıp ‘Hangi millet ıslahçı önderliğe layıktır?’ sorusunu sorabiliriz. İzleri, işaretleri okuyanlar, o hizmetin ön safında yine bu milletin ihlaslı evlatlarının olacağını ihbar ediyorlar, inşallah.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s