Öldükten sonra tekrar diriltilmeyi kim istemez?
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَى قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَى وَلَكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِي قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِّنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَى كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
“Hani İbrahim: Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster, demişti. Allah ona: İnanmıyor musun? Deyince, Hayr inandım, ancak kalbimin tatmin olması için demişti. Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Bakara, 260)
Ölen bir insanın tekrar diriltilmesinden daha çok merak edilen bir konu ne olabilir? Öldükten sonra tekrar diriltilmeyi kim istemez? Hele, ölen sevdiği insanlarsa; babası, annesi, eş ve çocuğu, hısım akrabası, eşi ve dostu, konusu komşusu, velhasıl sevdiği insanlarla ikinci kez bir arada olmayı hangi insan reddeder?
İslam dini, ölülerin bir daha ölmemek üzere diriltileceği inancını iman değerleri arasında saymıştır. Allah Teâlâ’nın varlığına inanan insan için öldükten sonra diriltilmenin zaten bir zorluğu yoktur, olamaz. Çünkü Allah, kadirdir, gücü ve ilmi her şeyi yapmaya yeter. Mü’min bu durumu her an varlıktaki ilahi tasarrufta görmektedir. Mevcudatı yaratan kimse öldüren de odur, yeniden diriltecek olan da O olacaktır. İçinde yaşadığımız hayatı yoktan, her an yaratan Halikımız, ebedi mahiyette bir hayatı ve onun manası olan insanı öldükten sonra kolay bir şekilde yaratacaktır. Bunda insan soyu için zorluk; üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah içinse, gayet kolaylık vardır.
Âyet-i Kerimede İbrahim Aleyhisselamın, ölülerin diriltilmesine şahit olma talebine, Rabbimizin, önce, ‘inanmıyor musun?’ diye bir soru cümlesiyle cevap vermesi dikkat çekicidir. Hz. İbrahim’in ölülerin nasıl diriltildiğini baş gözüyle görme merakı insan soyunun ortak merakıdır. Bu merak âyette verilen örnekle giderilmiştir.
Âyette geçen فَصُرۡهُنَّ إِلَيۡكَ – fesurhunne ileyke-; onları kendine alıştır, ifadesi fevkalade önemlidir. Bu ifade aynı zamanda bütün varlığın Allah Teâlâ’yı tanıdığı ve ona doğru gittiğini de bize gösteriyor. Şöyle bir örnek üzerinde düşünelim: Dört kadın bir çocuğun karşısında dursa ve çocuğu kendilerine çağırsa, çocuk annesine, tanıdığı kadına, koşacaktır. Aralarındaki derin ünsiyet nedeniyle anne çocuğu, çocuk da anneyi çekecektir.
Nasıl her yavru fıtraten annesine bağlıdır, onu tanır, bilir, işte bütün mahlûkatta yine fıtraten Allah Teâlâ’ya bağlıdır, Onu tanır ve bilir. O Yüce Zât, toprak olmuş mahlûklarına, ‘kalkın ve bana gelin!’ diye buyurduğu anda, bahar toprağının, bahar otlarını bitirmesi gibi, ilahi emri işiten yeryüzü de sinesindeki ölüleri derhal diriltecektir.
Sonuç: Bilmeliyiz ki, ‘Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.’ Örnekte olduğu gibi, ölü kuşları dirilten Hz. İbrahim değildir; Allah’tır. İnsan, melek, cin, Şeytan, hayvan ve bitki… Tüm varlık formları Allahı tanır ve bilir. Ölümlerinden sonra onların ruhlarına ‘kalkın’ veya ‘bana gelin’ diye emredildiği anda toprak üzerinde milyarlarca varlık şekli zahir olur ve onlar ruhlarıyla buluşur. Alışan alıştığına koşarak gider. Kural açıktır: Yapan, tekrar yapar; Yaratan, tekrar, yaratır; öldüren tekrar diriltir. Her varlık annesini tanıyan çocuk gibi, O Yüce Zât’ın kudret elleri arasında vücut bulduğundan, ‘kalkın ve gelin!’ emrini işittiklerinde, bahar çiçekleri gibi topraktan çıkıp, çağırıcısına, Allah Teâlâ’ya, derhal yüzlerini dönerler.