Home

imagesCA8XJRBY

 Kendi için yaşayan bencilin tekidir!

وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ وَتَثْبِيتًا مِّنْ أَنفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌ فَآتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ فَإِن لَّمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

“Allah’ın rızasını kazanmak ve ruhlarındaki cömertliği kuvvetlendirmek için mallarını hayra sarf edenlerin durumu, bir tepede kurulmuş güzel bir bahçeye benzer ki, üzerine bol yağmur yağmış da iki kat ürün vermiştir. Bol yağmur yağmasa bile bir çisenti düşer de yine ürün verir. Allah, yaptıklarınızı görmektedir.” (Bakara 265)

Kendi için yaşayan bir insan gerçekte insan mıdır? Kendi için yaşayan bencilin tekidir. Bencil birinden çevresi ve insanlık için bir hayr ummak hayal kırıklığından başka bir sonuç doğurmaz. Bencil insan kendini yüceltir. Mü’min bencil olamaz. İmanı buna izin vermez. Bu yüzden Müminler kendilerini değil, Allah Teâlâ’yı yüceltirler.

İnsanı benciller kategorisinden çıkaran en önemli gösterge Allah rızası için muhtaçlara yardım etmesidir. Müminlerin nefislerini  İslam’da sabit kılabilmeleri için kazançlarından Allah rızası için harcamaları gerekir. Kuru kuruya iman makbul değildir; iman ve Allah sevgisi, fedakârlık ister.

Önceki âyet-i kerimelerde gördüğümüz üzere, Allah Teâlâ’nın rızasını umarak ihtiyaç sahibi kimselere yapılan her kuruş yardımın karşılığı mayıs yağmurlarını içerek bol ürün veren bir meyve bahçesine benzemektedir. Allah Teâlâ kulunun yaptığı her hayrına karşılık vermektedir. Bu bazen bir hayra karşılık üç, on yahut  yedi yüz katıyla mukabele olabilmektedir! Yahut daha da fazlası. Allah Teâlâ’nın cömertliğinin sınırı yoktur.

Âyetin sonunda yer alan وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٌ – Allah, yaptıklarınızı görmektedir, ifadesindeki ‘basir’ fiiline de dikkat etmemiz gerekir. Âyette, بَصِيرٌGörür, buyuruluyor; bilir buyrulmuyor! Yani eyleme dikkatimiz çekiliyor. Rabbimiz yapılan yardımı anında görmektedir; verilen yardımın şahidi bizzat Allah Teâlâ’dır. İki kişi arasında gerçekleşen bir eylemin şahidi olarak  Rabbimiz, o yardımın karşılığını kendi üzerine bir borç olarak almaktadır ki, eşsiz bir müjdedir.

Kul, karşısındakini minnet altında bırakmadan, karşılığını Allah’tan umarak muhtaca yardım ettiğinde nefsindeki imanını aşikâr kılmış olmaktadır. Allah Teâlâ da rızası umularak yapılan bu yardım görmüş ve kulundan razı olmuştur. İşte, fani dünyanın en büyük kari, en büyük zenginliği budur.

Modern toplum zengin toplumdur, fakat zenginlikler daha çok bireylerin nefislerine hizmet etmektedir. Bu gün refah toplumunun bireyleri benciliklerini beslemektedirler.  Oysa Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak için yardım yapma fırsatını en iyi şekilde değerlendirmek gerekir. Elde imkân varken ve ortalıkta da ihtiyaç sahipleri dolaşıyorken, ‘devlet zaten veriyor, şunları dilenciliğe alıştırmayın!’ gibi mülahazalarla hareket edilmemelidir.

Etrafımıza baktığımızda ihtiyaç sahibi pek çok insan olduğunu görebiliyoruz. Onları arayıp bularak, ya elektrik ya su faturalarını üstlenerek ya da hiç olmazsa fırın giderlerini aylık olarak karşılayarak, kendimize devamlılığı olan bir hayr kapısı açabiliriz.

Sonuç: Yaşlı insanların, hasta kimselerin, yoksul durumdaki ailelerin evine bir iki poşet erzakla ziyarete giderek iman sorumluluğunu yerine getirmeyi alışkanlık hâline getirmeye bakmak gerekir. Hatırdan çıkarılmamalı ki, nereye gidersek gidelim Allah Teâlâ bizimle birlikte hareket etmektedir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s