Bir siyasi model olarak Firavunculuk!
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا فَأَخَذَهُمُ اللّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَاللّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ
“Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi; ayetlerimizi yalanladılar, böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah’ın azabı çok şiddetlidir.” (Âl-i İmran 11)
Eski Mısır’da Firavun ismi krallara verilen bir unvandır. Eski Mısır’da 26 Firavun soyu 2 bin 500 yıl hüküm sürdü. MÖ 31. Yılında Romalılar Mısır’ı fethederek Firavunlar çağını sona erdirdi. Mısır’ın putperest ve ben merkezli değerleri (paradigma) Yunan’a ve Roma’ya geçti. Anadolu’daki antik medeniyetler de kadim Mısır’dan etkilendiler. Firavunluk zihniyeti daha sonra tüm Avrupa kıtasına ve onun etkisindeki milletlere yayıldı. Böylece bir siyasi model olarak Firavunculuk günümüze kadar geldi.
Firavunculuk ne demektir? Firavun soyunun gidişatı ne idi ki, kendisinden öncekiler ve sonrakiler bu gidişatı bir model olarak benimsediler? Bu sorulara cevap vermeden önce Antik Mısır’ın önce nelere öncülük ettiğine bir bakalım:
- Antik Mısır’da yazı kullanılıyordu. (Hiyeroglif/Resim yazı. Hiyeroglif yazının alfabe kabul edebileceğimiz hieratik ve demotik şekli Yunan ve Romalı din adamlarınca, günlük hayatta kullanıldı.)
- Kimya, fizik, matematik, astronomi ve tıp gibi bilgi dalları gelişmişti. (Mumyalama teknikleri ileri düzeyde kullanılabiliyordu. Büyük gözetleme kulesi yapmışlardı./Firavu’nun vezir Haman’a yaptırdığı kule.)
- Yerleşik hayatı tanzimde ve inşaatçılıkta ilerlemişlerdi.
- Pratik ve etkili bir tıp bilgisine ve uygulamalarına sahiptiler. Ayrıca halka şaşkınlık veren sihir ve büyü gibi uygulamalar yaygındı.
- Söz sanatı gelişmişti. (Hz. Musa, Firavun ve diğer güçlü hatiplere karşı, kendisinden daha iyi bir konuşmacı olan kardeşi Harun’u münazaralara sokmuştur.)
- Nil’i ve doğayı kontrol için su kanalları yapmış, bentler açmış, limanlar kurmuş ve ilk gemi örneklerini yapmışlardır.
- Antik Mısır, ekonomisini güçlendirmiş ve dış ticaretini geliştirmişti. Çeşitli ve ileri harp araç ve gereci üretebiliyorlardı. Ateşli silahların ilk örneklerini kullandıkları ileri sürülmektedir. Bu nedenle caydırıcı ve savaşlarda galip gelen güçlü bir orduya sahiptiler.
- Fayans ve cam tekniğine öncülük ettiler. Bir su bitkisi olan Papirüsü, kâğıdın ilk örneği olarak geliştirip kullandılar.
- Kadim Mısır, dünyaya kalıcı bir miras bıraktı. Onun sanat ve mimarisi, yaygın olarak örnek alındı ve eski yapıtları dünyanın uzak köşelerine kadar taşındı. Anıtsal kalıntıları, yüzyıllar boyunca gezginlerin ve yazarların olduğu kadar bilim çevrelerinin de ilham kaynağı oldu.
Buraya kadar anlattıklarımız dün olduğu gibi bugünde etkili ve güçlü devletlerin ortak karakteristikleri kabul edilebilir. Kuran’da Antik Mısırla ilgili 170 Ayet bulunmaktadır. İlgili ayetlerde Firavunlar ve Firavunluk sistemi anlatılırken onların batıl inançları ve uygulamaları dikkatimize sunulur. Yoksa neden kâğıdı icat ettikleri, yazıyı, camı ve fayansı geliştirdikleri, neden su kanalları yapıp sulama sistemleri kurdukları, gemiler ve limanlar yaptıkları, güzel binalara sahip şehirler kurdukları vb. konular ele alınıp eleştirilmez. Milletlerin yeryüzü serüvenleri sırasında yaptıkları bu tür faaliyetler zaten müspet faaliyetlerdir ve birer hikmettir.
Kuran’ın kadim Mısır’da sorun olarak kabul ettiği husus Mısır’ın inanç değerleridir. Firavun ve yönetiminin putperest zihniyeti ve uygulamalarıdır. Yani sorun, paradigma sorunudur. O halde antik Mısır’ın değerlerine bakmamız gerekmektedir:
Firavun, yöneticiler ve halk Allah’ın varlığına inanmazlardı. Putperest olan Eski Mısır’da güneşe tapılırdı. Güneşi simgeleyen heykelin adı RA idi. RA, antik Mısır’ın en büyük devlet tanrısıydı. Firavunlar RA’nın yeryüzündeki temsilcileri olarak Tanrı kabul edilirlerdi.
Siyasi Firavunluk Modelinde, madde, ezeliydi. Tabiatın sahibi İnsandı. Haliyle antik Mısır’ın ‘Siyasi Firavunluk Modeli’nde, gözde değerler bugün olduğu gibi, maddi değerlerdi: Altın ve kıymetli madenler, güzel konutlar, hizmetçiler (köleler), geniş ve bereketli tarım toprakları, ticaret malları en önemli değerlerdi.
Siyasi Firavunluk Modelinde, yöneticiler, kendilerini halktan üstün sayardı. Yöneticiler debdebeli bir hayat sürerdi. Muhalefet asla kabul edilmezdi. Toplumu her yönden kontrol altında tutulur ve rejime karşı gelenler en ağır şekilde cezalandırılırdı. Güçlü bir devlet düzenine ve bugünkü anlamda söylersek polis teşkilatına sahiptiler. Halk sınıflara ayrılmıştı. Köleler ve efendiler vardı. Ağır işleri köleler görürdü. Bürokrasi ve dini liderler, Firavunların denetimi altında, Mısır’ı yönetirlerdi.
Siyasi Firavunluk Modelinde, Allah inkâr edildiği gibi İlahi bir sistem olarak Peygamberlik de reddedilirdi. Hz. Musa örneğinde olduğu gibi, halka, peygamberler, ‘bozguncu’ olarak lanse edilirdi.
‘İnsan, yüce Rab’dır!’ anlayışından hareketle, ‘İnsan-Tanrı’ kavramını, felsefi ve siyasi bir model olarak temellendirmiş ve ayakta tutmaya çalışmışlardır.
Siyasi Firavunluk Modelinde, halkın bir kesiminin rejime karşı potansiyel bir tehlike taşıdığının ortaya çıkması durumunda, nüfus azaltıcı politikalar (soykırım dâhil), her türlü hak ihlali yapılmaktaydı. (İsrail soyunun kız çocuklarının bırakılıp erkek çocuklarının katledilmesi .)
Siyasi Firavunluk Modelinde, üretim araçları, ticaret, yönetici sınıfın elindeydi. Sistemi korumak amacıyla kurulmuş güçlü bir ordu mevcuttu.
Sonuç: Yeryüzünde ilk sosyal gruplarla birlikte iki temel yapı ortaya çıkmıştır. Dini kavramlarla söylersek hak ve batıl olan iki yol. Peygamberlerin temsil ettiği yol, hak yol, diğerleri insanın kendi aklının ve duygularının ürünü olan batıl yol. (Nefsani/Şeytanı yol.)
Firavunluk Modeli, Allah’ın varlığını kabul etmeyen şeytani bir yoldur. Özü diktatörlüktür. Firavunlar, hiçbir zaman paradigma sorgulanmasını sevmez ve istemezler. (Günümüzde bilim dünyasındaki firavunların pozitivizmin sorgulanmasını kabul etmedikleri gibi.)
Siyasi Firavunluk Modeli, dün vardı bugün de vardır. Hatta bugün küresel anlamda ticaretten siyasete, kültürden felsefeye kadar, modern kılıklı bir firavun kültü insanlığa hükmetmeye çalışmaktadır, denilebilir.
Allah Teâlâ, her Firavuna bir Musa göndermiş ve böylece batıl olanla daima mücadele edilmiştir. Aşırı maddileşen dünyamızda Müslümanlar da dünyaya meyletmiş durumdadır. Oysa Firavun gibi bir adam olmak demek Cehenneme odun olmak demektir. Allah Teâlâ Musa ile beraberdir. Ebedi kurtuluş Musa ruhlu olmak ve Musa ruhlu nesiller yetiştirmektir.