Home

maesta2

Allah insanı yarattı, insan da putları yaptı!

شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۙ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَاُو۬لُوا الْعِلْمِ قَٓائِمًا بِالْقِسْطِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۜ 

“Allah şehadet eyledi şu gerçeğe ki, başka tanrı yok, ancak O vardır. Bütün melekler ve ilim uluları da dosdoğru olarak buna şahittir ki, başka tanrı yok, ancak O aziz, O hakîm vardır.” (Âl-i İmrân 18)

Bir tapınma nesnesi olarak put insanın yüksek potansiyelinin icat ettiği bir hezeyanıdır. Tarihsel olarak baktığımızda kavimlerin putperest geçmişlerinde tapınılan pek çok figüratif özelliğe sahip nesne-tanrı görmekteyiz. Bu tanrıların birçoğuna maalesef hâlâ tapınılmaktadır.

Bu konuda insanlığın nasıl karanlık bir geçmişe sahip olduğunu anlayabilmek için Afrika tanrıları‎, Arap tanrıları‎, Asya tanrıları‎, Avrupa tanrıları (Etrüsk tanrıları,‎ Roma tanrıları‎, Yunan tanrıları‎, İskandinav tanrıları‎), Dahomey tanrıları, Guançe mitolojisi‎, Hint tanrıları‎, Kelt tanrıları‎, Kızılderili tanrıları,‎ Mezopotamya tanrıları‎, Mısır tanrıları‎, Orta Doğu tanrıları,  Rumen tanrıları‎, Trakya tanrıları‎, Türk tanrıları‎ (Atalarımızın taptığı 121 tanrı figürü bulunmaktaydı.), Çin tanrıları vb. medeniyetlerin tanrıları incelenmelidir. Binlerle ifade edilen eski tanrıların isimlerini ve meşgalelerini tek tek saymaya bu yazının sınırları müsaade etmemektedir. Biz sadece tanrıların bazılarının ilgi alanlarına kısaca bakmak ve putlarla ilgili fikrimizi belirtmek istiyoruz:

Dünden bugüne, A’dan Z’ye, hayatın pek çok alanına hitap eden ‘put tanrı’ kurgusu olduğunu görmekteyiz. Somut putların ve imgelerin bazılarının tanrılık alanları şöyledir: Dağ, nehir, aydınlık, barış, yeniden doğum ve dirilme, adalet, ışık, şiir, aşk, gece, gündüz, şafak, iyileştirme, doğruluk, bereket, sağlık, şeytan, sihir, kehanet, savaş, çarpışma, ölüm, erkeklik gücü, evlilik ve annelik, saban, hayvan, yeraltı, teselli, kış, sessizlik, gençlik, yeryüzü, bahar, yaz, ilham, ay ve yıldız, deniz, rüzgâr, balık, bilgelik, zaman, gelecek, ihtiyat, güneş, ateş, düzenbazlık, yaramazlık, beceri, av, düello, gök gürültüsü, fırtına, intikam, sözleşme, ihtiyaç, hediye… vb.

Tanrıları analiz ettiğimizde bir kısmının göklerle, bir kısmının yeryüzüyle bir kısmının da bizzat insanın kendi fiziki ve psikolojik dünyasıyla ilgilendiğini görebilmekteyiz. Kuşkusuz putlar, birer nesnedir. Putları insanlar yaptı, onlara anlam yükledi ve sonra da dönüp taptı.

Peygamberler ise, birer put kırıcıdır. Her peygamber, insanın zihnini putlardan ve nefsin tahakkümünden özgürleştirmek, ölümsüz olan Allah Teâlâ’ya yönelmelerini sağlamak için mücadele etti. Örneğin İbrahim (as); duymayan, görmeyen, insanın ihtiyacına cevap veremeyen akılsız putlara inanmanın nasıl büyük bir ahmaklık olduğunu rasyonel metotlarla insanlara ve Nemrut adlı tanrı krala anlattığı gibi,  eline bir balta alarak, Babil’in üç yüzden fazla putunu da kırdı. Son put kırıcı Hz. Muhammed (sav)’dir. O da, Mekke’nin fethinde, ilk iş olarak, ashabıyla beraber girdiği Beytullah’ın içindeki antik Arap putlarını parçaladı, devirdi ve çöpe attı.

İşte ayetin girişinde yer alan, “Allah şahadet eyledi şu gerçeğe ki, başka ilah yok, ancak O vardır…” ifadesinden anlıyoruz ki: Tarihsel düzlemde, binlerce put binlerce kavimle gelip geçti; Allah Teâlâ ise hep Baki kaldı.  Eğer, bunların gerçek bir ilahlığı olsa idi bugün hayatta olurlar ve tanrılık yapmaya devam ederlerdi. Fakat ta işin en başından beri, Allah Teâlâ’dan başka bir ilah yoktu. Gerisi, insanın karanlıkta kalan ruhunun ne irrasyonel safsatalar doğurabildiğinin bir kanıtı olarak karşımızda durmaktadır.

İnsan, bir put yapsa ve putun ilah olduğuna kendisi şahit olsa, o putun ilah olarak kabul edilmesine bu şahadet yetmez. Çünkü süreç içerisinde putta, putu yapan da, yok olup gitmektedir. Ne putun ne putu yapanın bekası yok. O halde putlar ve putçular bir aldanma içindedir. Şahitlikleri geçersizdir. Ancak, Rabb’ül Âlemîn olan Allah, kendi ilahlığına kendisi tanıklık ediyor. Milyarlarca insan ve meydana getirdikleri medeniyetler gelip geçti, hepsi de toza toprağa gark olup gitti, fakat hayat ve insanlık âlemi devam etmektedir. İşte, Allah Teâlâ şahitlik ediyor ki, hayatı kim yaratıyor, ayakta tutuyor ve devam ettiriyorsa, ilah ancak O’dur. Nitekim Mümin Suresi 68. Ayette, “Dirilten ve öldüren O’dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: Ol der, o da hemen oluverir,” buyrulmaktadır ki, bunları yapamayanlara ilah denilemez. Yine aynı surenin 16. ayetinde ise, kıyamet sürecinin gerçekleşmesiyle birlikte, hele putu şöyle dursun, kendisi de yok edilen insana ve aynı akıbete uğrayan diğer hayat sahibi varlıklara, Rabbimiz, şöyle hitap etmektedir: “… Bugün mülk kimindir?” ve Yüce Allah’ın sorusuna yine ancak kendisi cevap vermektedir:  “Vahîd ve Kahhar olan Allah’ındır!”

Sonuç: Saf akıl olan Melekler ve peygamberi geleneğe mensup ilim sahibi insanlar, onlar da, varlığın yaratıcısının Allah Teâlâ olduğunu baş ve kalp ilmiyle şeksiz bilmiş, ilahi hakikate şahitlik etmişlerdir ki, insan ve onun yaptığı hiçbir put, ilah değildir. Put, vahiyle aydınlanmamış insan zihninin varlık problemi karşısındaki bir şaşkınlığıdır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s