Hz. Muhammed’i sevelim ki
Allah’ta bizi daha çok sevsin
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“De ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin. Allah Gafurdur, Rahîmdir.”
Müminler olarak Allah Teâlâ’yı ve Onun son peygamberi, Habib-i Ekremi, Muhammed Mustafa’yı yürekten sevmemiz ve her işimizde Rabbimizi ve Efendimiz Hazretlerini öncelememiz gerekir. Ancak hayat pratiklerimize baktığımızda görülen itibar gösterdiğimiz hususların çabucak gelip gecen dünya ve onun nimetleri olduğudur. Bunun nedeni de Rabbimizi ve Efendimizi çok sevecek kadar bilgiden yoksun oluşumuzdur. Allah Teâlâ’nın ve Hazreti Muhammed (sav) bilinmesi, emirlerinin severek yerine getirilmesi, gerçek bir dini eğitim olmadan gerçekleştirilemez.
Bazen bir nesnenin, bir mekânın, bir aletin karşısında durup ilgili şahsa, bu nedir? Burası neresidir? Bu alet ne işe yarar? gibi sorular sorarız. Gördüklerimiz hakkında zihnimiz daha önce bir kayıt yapmadığından bu tür sorular sormamız normaldir. Bahçemizdeki kedi için benzer sorular sormayız. Ayaklarımıza sürtünen ve parlak gözleriyle yüzümüze bakıp miyavlayan kedi, bizim kedimizdir, biz de onun sevgisine sevgiyle karşılık veririz. Tanımadan hiçbir varlığa karşı sevgi gösteremeyiz. Öyle ise, Allah Teâlâ ve Hazreti Muhammed (sav) hakkında bilgi sahibi değilsek, yüce isimlerini bilmiş olmamız, bize pek bir şey ifade etmeyecektir. Allah ve Hazreti Muhammed inancıyla tanışıp kaynaşma olmadan gerçek iman vicdanda ve şuurda tahakkuk edemez.
Allah Teâlâ peygamberlerini tebliğci ve kendilerine tabi olucu kimseler olarak gönderdi. Peygamberlere itaat etmek zorunludur. Çünkü peygamberler Yaratıcının resmi temsilcileridir. Allah insanları cennetine koymak istiyor, Allahın yetiştirdiği yüksek şahsiyetler olan peygamberler de bunun yöntemini öğretiyor. Öğrencinin görevi hocasına uymaktır. Onun dediklerini yaparak zamanla o öğrenci de hocası gibi kemalata doğru ilerler. Ama hocasının söylediklerini yapmazsa hiçbir ilerleme kaydedemez. Su beygiri gibi kuyunun etrafında dolaşıp durur.
Allah Teâlâ geçmiş çağlarda her millete müjdeleyici ve korkutucu olarak peygamberler gönderdi. Son peygamber Hazreti Muhammed Mustafa (sav) dir. Ayetin sonunda müjde verilmektedir ki, Allah, Gafur ve Rahimdir. Hazreti Muhammed’e uyan her Mümini Allah Teâlâ günahlarından vaz geçmeleri ve samimi olarak ibadet yapmaları koşuluyla affedecek ve cennetine koyacaktır.
Sonuç: Âl-i İmran suresi 32 ayette ise, ‘Kul atî’û(A)llâhe ve-rrasûl(e) fe-in tevellev fe-inna(A)llâhe lâ yuhibbu-lkâfirîn(e) – De ki: Allah’a ve Peygambere itaat edin. Fakat yüz çevirirlerse Allah da kafirleri sevmez.’ buyruluyor. Hazreti Muhammed aleyhisselam iz açmıştır. Onun takipçisi olduğunu söyleyen bizler sözde değil iz’de Hazreti Muhammed’e uymamız gerekir. İnsan sosyal bir varlıktır, tek başına bir hayat yaşaması mümkün olmaz. O mübarek Zat, ashabıyla birlikte örnek bir hayat yaşadı. Onlarla güldü, onlarla ağladı. O, insanların ruhlarını parlatıp Allah’a yaklaştırdığı gibi, insanlara maddi yardım konusunda da en önde gidendi. Büyük bir yardım severdi; onun cömertliği, diğerkâmlığı dillere destandı. Onun gibi, fakire fukaraya, muhacire, düşküne, yardıma koşmak, onu sevmek ve onun izinde gitmek demektir. İnsan başkasının mutluğuna vesile olup onun mutluluğuyla mutlu olmadan bencilikten kurtulup Hazreti Muhammed’e gerçek ümmet olamaz ve o kutlu nebiyi sevdiğini söyleyemez.