‘Allah’ kitap ehli ile aramızdaki ortak söz müdür?
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْاْ إِلَى كَلَمَةٍ سَوَاء بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلاَّ نَعْبُدَ إِلاَّ اللّهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُولُواْ اشْهَدُواْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
“De ki: ‘Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.’ Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: ‘Şahit olun, biz Müslümanlarız’. 2 (Âl-i İmran 64)
Ayeti kerimede Cenab-ı Hakk’ın emriyle Hz. Muhammed (sav) Hıristiyanlara ve Yahudilere çağrıda bulunuyor: تَعَالَوْاْ – te’âlev (gelin!). Efendimiz, kitap ehlinden neye yahut nereye gelmelerini istiyor? Kitap ehli toplumlardan Müslümanlarla aralarındaki ortak söz olan, Allah Teâlâ’ya gelmeleri talep ediliyor. Gelin; أَلاَّ نَعْبُدَ إِلاَّ اللّهَ – ellâ na’bude illaAllâhe (Allah’a kulluk edelim.)
Ancak, bu davet koşula bağlanıyor: وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا – velâ nuşrike bihi şeyen (O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım.) İşte bu noktadan sonra büyük ve ağır bir sorun başlıyor. Allah Teâlâ’nın Kuran’da bildirdiğine göre, kitap ehli olan Yahudiler ve Hıristiyanlar, ellerindeki dini metinlerde tahrifatta bulunmuş, özellikle Allah’ın varlığı, tekliği gibi dinin temeli olan itikat konularında çıkarmalar, ilaveler yapmış, tevhidi bozmuşlardır. Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesinin ve kendisine son ilahi kitap olan Kuran’ın indirilmesinin öncelikli sebebi bozulan tevhid inancının düzeltilmesidir.
Evet, Yahudiler ve Hıristiyanlarla aramızdaki ortak inanç Allah’ın varlığıdır. Ancak, ayette işaret edildiği üzere, kitap ehli insanlar, Allah inancını şirkle bozmuştur. Önce şirksiz Allah inancında bir araya gelinecektir ki ayni ilaha ibadet edilebilmiş olsun. (Üç dinin Tanrısı aynı mı? Başlıklı 144. Fikir’e bakınız.) Yeryüzünde şüphe içermeyen, mutlak gerçeklerin açıklandığı yegâne kitap Allah’ın kelamı olan Kuran’dır. Cenab-ı Hakk, Hz. İsa Hakkındaki tüm gerçekleri Kuran’da açıklamıştır. Bu kesin ve ilahi bir bilgidir. Kuran’ın ifadesiyle bize gelen ‘ilimdir.’ Yahudilere ve Hıristiyanlara yapılan تَعَالَوْا (gelin) çağrısı, işte bu Kuranî ilmedir.
Allah Teâlâ’nın hidayet nasip ettikleri hariç, ehli kitap, asırlar boyunca bu çağrıya icabet etmemiş, aksine her zaman muhalefetle karşı çıkmışlardır.Nisa suresi altmış birinci ayette bu gerçek şu şekilde açıklanmaktadır: “Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine (Kuran’a) ve Resul’e (Hz. Muhammed’e) gelin; onlara başvuralım, denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.” Mâide suresi yüz dörtte ise, kitap ehlinin psikolojisi şu şekilde izah buyruluyor: “Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine ve Resul’e gelin’ denildiği vakit, ‘Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter’ derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?” En’âm suresi yüz elli birinci ayette ise, “De ki: Gelin! Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz, kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve haksız yere Allah’ın yasakladığı cana kıymayın. İşte bunlar Allah’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.”
Ayetin devamında kısmında, وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ – velâ yettaḣiże ba’dunâ ba’dan arbâben min dûniAllâhi – (Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin), buyuruluyor. Hz. İsa (as) ve Validesi Hazreti Meryem’e yüklenen şirk açık şekilde reddediliyor. Hz. İsa, hâşâ, ilah değildir. Hıristiyanların ‘Teslis inancı’ İncilin içindeki Tevhid inancını bozmuştur. Hazreti Muhammed (sav) Hıristiyanlara ve Yahudilere bu gerçekleri açıklayıp onları Allah’a ortak koşmadan, yan ilahlar üretmeden, kulluk yapmaya çağırmıştır. Fakat ifade etmeye çalıştığımız gibi, tarihsel bağlamda, bu çağrı akıllarda ve vicdanlarda gerekli etkiyi yapmamıştır. Ehli kitabın en büyük inkârlarından, haliyle küfürlerinden biri olan Allah’a eş, çocuk isnat etme itikadı olan ‘şirk’, günümüze kadar gelmiştir. Şirk, kıyamete kadar da devam edecektir. ‘Dinlerarası diyalog’, ‘Buda, İsa, Muhammed vs. merkezli dinler yerine Tanrı merkezli bir din’ vb. çalışmalar ve sapık itikatlar, bu konuda hiçbir sonuç doğurmamıştır. Aksine İslam’ın içine Hıristiyanların ve Yahudilerin lehine ‘Hanif Dinler’ diye bir kavram sokulup maalesef bazı Müslümanların itikadına zarar verebilecek bir fitne kapısı açılmıştır.
Sonuç: Efendimizden başlayıp günümüze kadar Müslümanlar her fırsatta Hıristiyanları ve Yahudileri İslam’a davet etmişlerdir. Ancak ehli kitap Tevhid inancından hep yüz çevirmiştir. Şûrâ suresi on beşinci ayette Hz. Muhammed (sav) nezdinde kıyamete kadar gelecek Müslümanlara kitap ehline ve diğer inanç guruplarına karşı nasıl davranılması gerektiği konusunda talimatlar verilmekte ve yöntemler öğretilmektedir. ‘Şahit olun biz Müslümanlarız’ diyenlere rehberlik edecek olan Rabbimizin bu ayeti kerimedeki yüce ifadeleri şu şekildedir:
“İşte onun için sen tevhide davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah’ın indirdiği Kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş O’nadır.”