Home

ERTEZG~1

İleri demokrasi Müslüman’ın ne işine yarar?

وَقَالَت طَّآئِفَةٌ مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ آمِنُواْ بِالَّذِيَ أُنزِلَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُواْ وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُواْ آخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ 

“Kitap ehlinden bir grup, ‘Müminlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar size bakarak dönerler’ dedi.” (Âl-i İmrân 72)

Allah Teâlâ’nın son dini İslam’ı ve O’nun peygamberi Hazreti Muhammed (sav)’i kabul etmeyen Yahudiler ve Hıristiyanlar İslam dinine ve Müslümanlara karşı daima suiniyetle yaklaşmışlardır. Nasiplileri Müslüman olup kurtulmuş kalanları ise bozulmuş din itikatlarına inanmaya devam ede gelmişlerdir.

Yahudiler ve Hıristiyanlar tarihsel olarak İslam coğrafyasının bir parçasıdırlar. Haliyle Müslümanlarla temas içinde yaşamış halklardır. Müslümanlar Kuran’ın buyrukları gereği Yahudileri ve Hıristiyanları ‘zimmet ehli’ saymış, kendilerine din özgürlüğü tanımıştır. Onları kendi inançlarında serbest bırakmış asimilasyona ya da göçe zorlamamıştır.

‘Zimmet ehli’ İslam devletine isyan etmemek, gizli açık iş çevirmemek koşuluyla, daima din ve vicdan özgürlüğüne malik, can, mal, ırz emniyetine ve ticaret serbestîsine sahip kimseler olarak huzur içinde yaşamışlardır. Kiliselerini ve Havralarını, ruhanî teşkilatlarını kurmuş ve kendi hukuklarına bağlı ‘Hıristiyan ve Yahudi milleti’ adıyla İslam toplumunun bir parçası olmuşlardır.

Ne var ki, İslam devletlerinin zayıflaması ve güçlü Hıristiyan devletlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte İslam dünyasındaki Müslüman olmayan unsurlar, dış destekle, teşkilatlanarak isyan etmiş, pek çok masum Müslüman’ın kanını da dökerek devletler kurmuşlardır. (Bir zamanlar Osmanlı Devletinin bir parçası olan Yunanlılar, Bulgarlar, Sırplar, Ermeniler… bunun bir örneğidir.)

İster birlikte yaşasınlar isterse ayrı yaşasınlar, İslam dünyası ile temas halindeki Yahudiler ve Hıristiyanlar, fırsat buldukça İslam itikadının bozulması, Müslümanların vahdetinin parçalanması için fitne çıkarmaktan geri durmamışlardır. Bir yandan Müslümanları ve inançlarını yok etmek amacıyla Haçlı Seferleri düzenlemiş, bir yandan suret-i haktan gözükerek Müslümanların arasında itikat farklılıkları ortaya çıkarmaya çalışmışlardır.

Sabataycılık, Misyonerlik, Dinlerarası Diyalog vb. faaliyetler özü itibariyle İslam milletini ve İslam itikadını hedef alan faaliyetlerdir. Şu anda ülkemizde Müslüman ismi taşıyan fakat gerçekte Yahudi ya da Hıristiyan olan pek çok iş adamı, yazar, gazeteci, politikacı, sanatçı vs. bulunmaktadır. Bunlar, Müslüman gibi gözükerek Türkiye’de İslam şeriatının yaşanmaması için ellerinden gelen çabayı esirgememektedirler. Tarikatları, cemaatleri, Diyanet İşleri Teşkilatının faaliyetlerini sürekli gözetlemekte, ellerindeki medya gücünü kullanıp laiklik vb. siyasi ilkeleri de alet ederek, İslami faaliyetleri ve İslami hayatı engellemeye gayret göstermektedirler.

Türkiye yıllardır Avrupa Birliği’ne tam üye olabilmek için çabalamaktadır. Ancak başta Fransa ve Almanya olmak üzere bazı üye ülkeler Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu ileri sürüp tam üye yapmak istememektedir. Öte yandan Türkiye’nin kontrollerinden uzaklaşmasını da arzu etmediklerinden tam üyelik yolunda ‘Avrupa normları, Avrupa Standartları’ adı altında ev ödevleri vererek Türkiye’nin siyasi, sosyal ve hukuki düzenini tamamen ladini kılmaya çalışmaktalar. Nitekim Batı’da muhafazakâr demokrat bir parti olarak kabul edilen AK Parti eliyle yapılan düzenlemelerle yetişkinler arasında zina suç olmaktan çıkartılabilmiştir. Yarın öbür gün ileri demokrasinin bir gereği olarak homoseksüellerin ve lezbiyenlerin evliliklerine de resmi onay verilebilecektir.

Ülkemizde ‘Dinlerarası diyalogu’ temsil eden bir camianın sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, yayınladığı bildirilerle, hükümeti, son yıllarda Avrupa Birliği hedeflerinden uzaklaşmakla suçlamakta, ileri demokrasi konusunda üzerine düşeni yapmamakla itham etmektedir!

Yahudilerin ve Hıristiyanların istediği şeriatsız bir İslam milletinin varlığıdır. Şeriatı olmayan Müslümanların gerçekte bir dinlerinin ve dini hayatlarının olduğunu söylemekte dramatik bir teselli olacaktır.

Sonuç: Hıristiyanların ve Yahudilerin Müslümanlara yönelik hileleri, tuzakları, kıyamete kadar devam edecektir. Dünyevî nedenlerle onlara alet olup Müslümanların itikadını bozmaya çalışan Müslümanlar da gafletlerinin hesabını Allah Teâlâ’ya en ağır şekilde vereceklerdir.

Yukarıdaki ayetten hemen sonra gelen Ali-i İmran 73. ayette, “Dininize uyan kişiden başkasına inanmayın. De ki: Doğru yol, ancak Allah yoludur…”; Bakara Suresi 120. ayette ise, “Onların dinine uymadıkça ne Yahudiler senden razı olurlar, ne Nasranîler. De ki: Ancak Allah’ın hidayet yolu, doğru yoldur. Bilgi sahibi olduktan sonra da onların nefsanî dileklerine uyarsan sana Allah’tan başka ne bir dost vardır artık, ne bir yardımcı.”

Maide Suresi 51 ve 52. Ayetlerinde de şu uyarılar yapılmaktadır: “Ey inananlar, Yahudilerle Nasranîleri dost edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostudur ve sizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki o da, onlardandır. Şüphe yok ki Allah, zalim olan kavmi doğru yola sevk etmez.”; “Kalplerinde inkâr hastalığı bulunan münafıkların, Yahudi ve Hıristiyanlara yardım etmekte yarıştıklarını ve başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz diyerek onlar tarafını tuttuklarını görürsün. Ama Allah Müminler için büyük bir başarı takdir ettiğinde veya kendi katından münafıklar için bir işi gerçekleştirdiğinde, o ikiyüzlüler kendi içlerinde gizledikleri düşüncelerden dolayı vicdan azabı duymaya başlarlar.”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s