Kitap ehlinin Müslümanları aldatması inançları gereğidir!
وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِن تَأْمَنْهُ بِقِنطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ وَمِنْهُم مَّنْ إِن تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لاَّ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ إِلاَّ مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَآئِمًا ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
“Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, ona bir kantar emanet bıraksan onu sana öder; onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip-durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların ‘ümmiler konusunda üzerinizde bir sorumluluk yoktur’ demiş olmalarındandır. Oysa onlar kendileri de bildikleri halde Allah’a karşı yalan söylemektedirler.” (Âl-i İmran 75)
الأُمِّيِّينَ – ummiyyîne- okuma yazması olmayan, yahut bilgisiz, cahil kimse anlamındadır. Yahudiler bu ifade ile daha çok ilk dönem Müslümanları kastetmekteydiler. Tarih boyunca bu bakış açısı aslında hiç değişmemiştir. Yahudiler ve Hıristiyanlar, bugün de, Müslümanlara karşı her türlü haksızlığı yapmayı meşru bir davranış görmektedirler. Güncel olaylara baktığımızda karşımıza şöyle bir manzara çıkıyor: Halkı Hristiyan Ukrayna’nın ve Yunanistan’ın burnu kanamasın diye, Avrupa Birliği her türlü imkânını seferber ederken Müslümanlar söz konusu olunca, ne dönüp yakılıp yıkılan Suriye ile ilgilenmekteler, ne Hıristiyanlar tarafından öldürülen Myanmar’daki ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki Müslümanlara bakmaktalar. Yahudilerin, Filistinli Müslüman halka yapageldikleri zulümler, Hıristiyanların Afganistan’da, Irak’ta, diğer İslam ülkelerinde, masum kadın ve çocuklar dâhil, Müslüman halka yaptıkları muamele, dünya Müslümanlarının, dün olduğu gibi bugün de ayetin ihsas ettiği muamelenin öznesi olmaya devam ettiklerini bize göstermektedir.
Yahudilerin ve Hıristiyanların Müslümanlara yaptıkları kötü muamelenin kuşkusuz dini temelleri de bulunmaktadır. Batı ülkelerinin tarihinde, Müslümanlara karşı işlenen suçların arasında vahşet, yamyamlık, katliam, soykırım, işkence, tecavüz, yağmalama, sömürme adeta sıradan eylemlerdir. Özellikle Yahudi dini kaynaklarında bu düşmanlık Tanrıya isnat edilerek yürütülmektedir. Nitekim tahrif edilmiş Tevrat’ta şu türden ifadeler pek çoktur:
Yahudi din kitabı Talmut’un Hosem Hamispat, Yoreh Deah, Sultan Arah kısmalarında, Yahudi olmayan kimselerin kanını akıtmak Allaha kurban takdim etmektir, deniliyor. Yahudilik gayesi için işlenen günahlar, gizli olmak şartı ile mubah sayılıyor. Yahudi olmayanlar birer hayvan görülüyor ve sadece Yahudi olanlara insan gözü ile bakılıyor. Allah dünyanın bütün servetini sadece Yahudilere tahsis etmiştir, hırsızlık etmeyiniz emri Yahudiler içindir, diğer milletlerin canları, malları, ırz ve namusları Yahudi’ye helâldir. Yahudi olmayanın, malını çalan ve işini elinden alan Yahudi iyi bir iş yapmıştır… vb.
Hıristiyanlar ve Yahudiler, tarihin her devrinde ellerine fırsat geçtikçe her zaman Müslümanlara saldırmıştır. Sanayi devriminden sonra ise, silahlı saldırılarının yanına siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sistemlerini de ilave etmiş, ikinci sınıf ve medeniyet dışı toplumlar olarak gördükleri Müslümanları bu kez de kendi değerlerini kabul etmeye zorlamışlardır. Bu süreç halen devam etmektedir. Kültür değerlerini, bilim ve teknolojiyi, evrensel gerçeklik olarak gören Batı dünyası Müslümanları adeta bloke etmiş, bilim, teknoloji, sanat ve edebiyat üretemez duruma düşürmüştür. İslam dünyasının, üniversitelerinden hükümetlerine, sosyal hayatlarından kültürel hayatlarına kadar, tedavüldeki Hıristiyan ve Yahudi enformasyonu, sonunda, İslam toplumlarını transformasyona tabi tutmuştur.
Sonuç: Âl-i İmrân yüz on sekizinci ayette ehl-i kitaba karşı şu uyarı yapılıyor: “Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar, size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinin gizledikleri ise daha büyüktür!..”
İslam dünyasının en az bildiği, ilkeleriyle amel ettiği, İslam’dır. Haliyle dinini bilmeme anlamında, ümmilik, Yahudi ve Hıristiyan kitlelerin Müslümanları tahfifine daha uzun süre fırsat verecek gözükmektedir. Allah Teâlâ cümlemize İslami şuur ve hayat nasip etsin. Amin.
“Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, ona bir kantar emanet bıraksan onu sana öder; onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip-durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların ‘ümmiler konusunda üzerinizde bir sorumluluk yoktur’ demiş olmalarındandır. Oysa onlar kendileri de bildikleri halde Allah’a karşı yalan söylemektedirler.” (Âl-i İmran 75)
الأُمِّيِّينَ – ummiyyîne- okuma yazması olmayan, yahut bilgisiz, cahil kimse anlamındadır. Yahudiler bu ifade ile daha çok ilk dönem Müslümanları kastetmekteydiler. Tarih boyunca bu bakış açısı aslında hiç değişmemiştir. Yahudiler ve Hıristiyanlar, bugün de, Müslümanlara karşı her türlü haksızlığı yapmayı meşru bir davranış görmektedirler. Güncel olaylara baktığımızda karşımıza şöyle bir manzara çıkıyor: Halkı Hristiyan Ukrayna’nın ve Yunanistan’ın burnu kanamasın diye, Avrupa Birliği her türlü imkânını seferber ederken Müslümanlar söz konusu olunca, ne dönüp yakılıp yıkılan Suriye ile ilgilenmekteler, ne Hıristiyanlar tarafından öldürülen Myanmar’daki ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki Müslümanlara bakmaktalar. Yahudilerin, Filistinli Müslüman halka yapageldikleri zulümler, Hıristiyanların Afganistan’da, Irak’ta, diğer İslam ülkelerinde, masum kadın ve çocuklar dâhil, Müslüman halka yaptıkları muamele, dünya Müslümanlarının, dün olduğu gibi bugün de ayetin ihsas ettiği muamelenin öznesi olmaya devam ettiklerini bize göstermektedir.
Yahudilerin ve Hıristiyanların Müslümanlara yaptıkları kötü muamelenin kuşkusuz dini temelleri de bulunmaktadır. Batı ülkelerinin tarihinde, Müslümanlara karşı işlenen suçların arasında vahşet, yamyamlık, katliam, soykırım, işkence, tecavüz, yağmalama, sömürme adeta sıradan eylemlerdir. Özellikle Yahudi dini kaynaklarında bu düşmanlık Tanrıya isnat edilerek yürütülmektedir. Nitekim tahrif edilmiş Tevrat’ta şu türden ifadeler pek çoktur:
Yahudi din kitabı Talmut’un Hosem Hamispat, Yoreh Deah, Sultan Arah kısmalarında, Yahudi olmayan kimselerin kanını akıtmak Allaha kurban takdim etmektir, deniliyor. Yahudilik gayesi için işlenen günahlar, gizli olmak şartı ile mubah sayılıyor. Yahudi olmayanlar birer hayvan görülüyor ve sadece Yahudi olanlara insan gözü ile bakılıyor. Allah dünyanın bütün servetini sadece Yahudilere tahsis etmiştir, hırsızlık etmeyiniz emri Yahudiler içindir, diğer milletlerin canları, malları, ırz ve namusları Yahudi’ye helâldir. Yahudi olmayanın, malını çalan ve işini elinden alan Yahudi iyi bir iş yapmıştır… vb.
Hıristiyanlar ve Yahudiler, tarihin her devrinde ellerine fırsat geçtikçe her zaman Müslümanlara saldırmıştır. Sanayi devriminden sonra ise, silahlı saldırılarının yanına siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sistemlerini de ilave etmiş, ikinci sınıf ve medeniyet dışı toplumlar olarak gördükleri Müslümanları bu kez de kendi değerlerini kabul etmeye zorlamışlardır. Bu süreç halen devam etmektedir. Kültür değerlerini, bilim ve teknolojiyi, evrensel gerçeklik olarak gören Batı dünyası Müslümanları adeta bloke etmiş, bilim, teknoloji, sanat ve edebiyat üretemez duruma düşürmüştür. İslam dünyasının, üniversitelerinden hükümetlerine, sosyal hayatlarından kültürel hayatlarına kadar, tedavüldeki Hıristiyan ve Yahudi enformasyonu, sonunda, İslam toplumlarını transformasyona tabi tutmuştur.
Sonuç: Âl-i İmrân yüz on sekizinci ayette ehl-i kitaba karşı şu uyarı yapılıyor: “Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar, size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinin gizledikleri ise daha büyüktür!..”
İslam dünyasının en az bildiği, ilkeleriyle amel ettiği, İslam’dır. Haliyle dinini bilmeme anlamında, ümmilik, Yahudi ve Hıristiyan kitlelerin Müslümanları tahfifine daha uzun süre fırsat verecek gözükmektedir. Allah Teâlâ cümlemize İslami şuur ve hayat nasip etsin. Amin.
BeğenBeğen
EDİRNE
İL.ÖZLE İDARESİ
BeğenBeğen