Hz. Muhammed’i ve Kuran’ı kabul
etmeyen ehl-i kitap münkirdir!
وَإِذْ أَخَذَ اللّهُ مِيثَاقَ النَّبِيِّيْنَ لَمَا آتَيْتُكُم مِّن كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءكُمْ رَسُولٌ مُّصَدِّقٌ لِّمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِ وَلَتَنصُرُنَّهُ قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَى ذَلِكُمْ إِصْرِي قَالُواْ أَقْرَرْنَا قَالَ فَاشْهَدُواْ وَأَنَاْ مَعَكُم مِّنَ الشَّاهِدِينَ
“Hani Allah peygamberlerden ‘kesin bir söz (misak)’ almıştı: ‘Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksanız.’ Demişti ki, ‘Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?’ Onlar: ‘İkrar ettik’ demişlerdi. ‘Öyleyse şahit olun, ben de sizinle birlikte şahit olanlardanım’ demişti.”
(Âl-i İmran 81)
İnsanlığın hidayeti için çok sayıda peygamber görevlendirildi. Peygamberlik ilahi bir sistemdir. Kaynağı tektir: Allah Teâlâ. Her peygamber ve o peygamberin gerçek inananları, kendilerinden önce gelen ve sonra gelecek olan peygamberleri tasdik etmişlerdir. Her peygamberi ilahi mesajla gönderen Allah Teâlâ’dır. Hz. Musa’yı, Hz. İsa’yı görevlendiren Allah Teâlâ olduğu gibi Hz. Muhammed (sav)’i görevlendiren de yine Yüce Rabbimizdir. Ehl-i kitap, ellerindeki dini kaynaklardan Allah’ın daha önce de peygamberler tayin ettiğini biliyorlardı. Hazreti İsa’dan sonra görevlendirilecek son peygamberden de haberdardılar. Kuran’ın beyanına göre, gelecek son peygambere yardımcı olacakları konusunda Rabbimize verdikleri ahitleri vardı. Fakat onlar, imanlarına aykırı olarak, Hz. Muhammed (sav)’i inkâr yolunu seçtiler. Bırakın yardımcı olmayı her türlü engeli ve menfi davranışı göstermekten geri durmadılar. Hz. Muhammed’in ve Kuran’ın şiddetli düşmanı kesildiler. Bugün de değişen bir şey yoktur.
Oysa bir peygamber olarak Hz. İsa’ya inanan Hz. Musa’ya da inanmak zorundadır. Nitekim İncil’de ve Tevrat’ta pek çok peygamberin öyküsü ve faaliyetleri anlatılmaktadır. İslam dini, Yahudileri ve Hıristiyanları, ellerindeki dini metinler nedeniyle ‘Ehl-i kitap’ kabul etmektedir. Ehl-i kitap, Hz. İsa’ya ve Musa’ya verdikleri sözle Muhammed’e (sav) inanmak ve O’na yardım etmekle yükümlüdürler. Çünkü hepsi aynı ilahi mesajın tebliğcisidir. Peygamberlerin görevi aynıdır: Dünya hayatını dini bir anlayışla yaşamak; dünyayı din için kullanmak ve Ahrete iman ve amel sahibi kimseler olarak geçmeyi sağlamak.
Bu ortak amaç sebebiyledir ki, ehl-i kitabın, Rabbimizin son peygamberi Hz. Muhammed’e (sav) ümmet olmak mecburiyetleri vardır. Ancak Hıristiyanlar ve Yahudiler kendi dini inançlarına, ticari ve politik bir anlamda yükleyerek, adeta mülkleştirmiş, milliyetçi bir anlayışla dinlerine tutunmaya çalışmış ve son peygambere uymayı kabul etmemişlerdir. Haliyle yukarıdaki ayette geçen مِيثَاقَ misak ifadesinin gereğini Hıristiyanlar ve Yahudiler yerine getirmemiştir. Onlar, Rabbimize verdikleri son peygamberi kabul edip onun şeriatına göre yaşayacakları sözünü inkâr etmiştir.
Tabii ehl-i kitap sadece gelecek olan son peygamber konusunda münkir olmamıştır. Onlar, ellerindeki dini metinleri de tahrif ederek en büyük inkârı Rabbimize karşı yapmışlardır. Bakara suresi seksen üçüncü ayette, “Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve insanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin, diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.”; Bakara seksen dördüncü ayette, “Ey İsrailoğulları! Birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair sizden söz almıştık. Her şeyi görerek sonunda bunları kabul etmiştiniz.”; Bakara doksan üçüncü ayette, ” Hatırlayın ki, Tur dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!”; Maide suresi on ikinci ayette, ” Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. Kefil olarak içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah’a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur.”; Maide suresi on dördüncü ayette ise, “Biz Hıristiyanlarız! Diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya Kitabın/İncilin) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir.” buyrulmaktadır. İsrailoğulları ve Hıristiyanlar, şeriatın emirlerini tahrif etmiş, emredilen ibadetleri yapmaktan vazgeçmiş, böylece iman sözleşmelerinden caymışlardır. Bugün Yahudiler ve Hıristiyanlar, Allah’ın buyurduklarının değil, kendi ürettiklerinin inananlarıdır. Bu sebeple de inanları değersiz kılınmıştır.
Sonuç: Ehl-i kitap münkirdir: Her peygamber kendinden sonra gelecek peygamberi halkına haber vermiş ve onlardan, gelen peygambere uymalarını istemiştir. Onlar, Hz. Muhammed’i ve Kuran’ı kabul etmeyerek akitlerini bozmuştur. Hz. Muhammed (sav), son peygamber olduğundan, o, kendisinden sonra gelecek bir peygamberden söz etmemiştir. Nitekim Allah Teâlâ, Kuran’da, İslam’ı, son ilahi din olarak seçtiğini ve tamamladığını beyan etmektedir. Ümmet-i Muhammed misak üzere olan kimselerdir. Elhamdülillah. Biz Müslümanlar, ne Hz. İsa’yı, ne Hz. Musa’yı ne de diğer peygamberleri münkir olmadık. Hepsine iman ettik.