İyiliğin önündeki engel: Aç gözlük ve cimrilik!
لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ
Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe erişemezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Âl-i İmrân 92)
الْبِرَّ- birr – iyilik, demektir. İnsan kendi kafasına göre yahut sosyal ve kültür aidiyeti içinde iyilik olarak gördüğü bazı davranışlarda bulunabilir. Ancak, iyiliğin Allah indinde bir kıymeti olması gerekmektedir. Aksi takdirde kişisel bir kibir, bir böbürlenme sebebi olmaktan öteye gidemez. İnsan kolay kolay iyilik yapmaz; çünkü o, açgözlü ve cimridir. İnsan neyi ki Allah’ın rızasını kazanmaktan çok sever o şeyde insan için bir zarar vardır.
Müslümanların vahdeti, sosyal dayanışma iledir. Zekât, sadaka, fitre vb. mali yardımlar yapılmadan Müminlerin birlikteliği, kardeşliği, tahakkuk etmez. Müminlerin siyasi ve sosyal varlıklarının devamı da gene devlete vermeye mecbur oldukları vergi gibi, mali yardımlar iledir. Bugün devletimizin bekası ödediğimiz vergilerle de ilgilidir.
İster millet isterse devlet işi olsun, yapılan yardımlar (infak) büyük bir ibadettir. تُنْفِقُوا tunfiku – infak, demektir. Allah’ın rızasını umarak yapılan işleri kapsar. Yapacağımız hayırları ancak Allah’ın rızasını kazanmak için yapmalıyız. Hayr olarak verdiğimiz ne varsa karşılığı bize tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmayız. Bu Rabbimizin bizleri bir taahhüdüdür.
Muhammed suresi otuz sekizinci ayette infaktan hoşlanmayan ve cimrilik eden kimseler eleştirilmektedir: “İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağırılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor, ama kim cimrilik ederse, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.”
İnsan elindekini kendisinin sanıyor, oysa bu bir aldanmadır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. O halde zengin Müminler daima yardım yaparak iyilik üzere bir hayat sürmeyi tercih etmelidirler.
Sonuç: İnsan tabiatının bir özelliğidir ki, insan, malı-mülkü, parayı pek sever. Hatta ekseri insanın hayatı mal mülk ve para kazanmaktan ibarettir. Eğer, kazanılan mal ve servet maddi bir iyilik olarak ihtiyaç sahiplerine dönmezse insanın helakine sebep olur. Bakara yüz yetmiş yedinci ayette şu uyarı yapılmaktadır: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. Allah’ın rızasını gözeterek yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır!”. Nur suresi yirmi ikinci ayette de şöyle buyrulmaktadır: “İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere mallarından vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”