Kuran’sız Kâbe puthanedir.
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ
“İnsanların ibadeti için yapılan ilk ev, Mekke’deki mübarek Kâbe’dir ki, milletler için bir hidayet kaynağıdır.” (Âl-i İmrân 96)
Cenab-ı Hak, kâinatı insana ev olarak yaratmış, insan ise bu koca evin yanına ayrıca kendisi için özel evler yapmış. Daha genel manada baktığımızda her varlığın bir evi olduğunu da görüyoruz. Bu noktada akla şöyle bir soru geliyor: Acaba Rabbimiz Beytullah’ı (Allah’ın evi), Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’e neden yaptırdı? Allaha ait neden bir ev?! Mesela; dikili bir taş da aynı vazifeyi görmez miydi? Rabbimizin her işinde hikmetler olduğuna göre, ‘Allah’ın evi’nin (Beytullah) hikmeti nedir?
Soruya bir cevap bulabilmek için, ev‘i bir simge kabul edelim ve bu simgeyi anlamlandırmaya çalışalım: Ev, maddi ve manevi sıcaklığı ifade eder. Anne rahmi gibi, ev, her insana, bir nevi, ikinci bir rahimdir; bir huzur ortamı… İnsan kendini en çok evinde güvende hisseder; sessizliğin, umudun, acının, bekleyişlerin ve hayallerin yeridir, ev. Dönülen yerdir, bir sığınak. Özellikle modern toplumda insan evinin dışında maskeler takar, fakat insan en çok evinde kendidir. Dışarıda yaşanan yenilgiler, hayal kırıklıkları, evde tedavi edilir; ev, kişinin şifahanesidir. Bu sebeple kira ya da mülk, her insan bir evim olsun ister.
Rabbimiz, bedenimizi de ruhumuz için bir ev yaptı. Allah Teâlâ’nın evsiz barksız bir varlığı yok. Kâinat iç içe girmiş evlerden meydana gelmektedir. Sadece insanın hayvanın değil, her böceğin, her çiçeğin, bir mekânı, bir evi var.
Bu ilahi evin (Beytullah) iki de sıfatı var: مُبَارَكًا – mubâraken (mübarek) ve وَهُدًى – ve-huden (hidayet kaynağı). Mübarek sözcüğü, feyizli, bereketli, hayırlı, mutlu, kutlu, uğurlu, beğenilen, sevilen manalarına sahiptir. Huden ise, doğru yolu göstermek, demektir. Mübarek ve Hüdâ, Beytullah’ın olduğu gibi, Kuran’ın da bir isim sıfatıdır.
Maddi ve manevi olarak insanı geliştiren, ona yapmayı arzuladığı şeyler için imkân ve huzur veren hususlar hep bahşedilen birer hayırdır, berekettir. İnsanı maddi ve manevi olarak geliştiren her nesne yahut mana, toprağa hayat veren su gibidir. O halde inancın simgesi olan Beytullah, insanlığa, bir evin tazammun ettiği manaları cami bir mahiyette, ilahi bir şefkat evidir. Beşeri ev gibi, büyük bir nimettir ve şükrü gerektirir.
Kâbe (Beytullah); Mekke şehrindeki Harem-i Şerif’in ortasında bulunan kutsal bina, yeryüzünde Allah’ın hidayetini simgelemektedir. Allah’a kulluğun, manevi huzurun ve tatminin kıblesidir. Müslümanlar her gün beş vakit kıldıkları namaza başlarken yüzlerini hidayet kaynağı olan Beytullah’a dönerler.
Hiçbir cisim hidayet kaynağı olamaz. Kâbe (Beytullah), evet, dıştan bakınca, dört duvardan ibaret bir evdir, fakat o, aynı zamanda Kuran’ın evidir. Beytullah simgesel olarak Kuran’ı da temsil eder. Yani; Kâbe’nin fiziki yapısı bir bedense, Kuran-ı Kerim, onun ruhudur. Kuran’sız Kâbe puthanedir. Kâbe’ye dönmek Kuran’a dönmek demektir.
Kuran’ın Kâbe’si, öyle bir evdir ki, ‘kelâmullah’ta isimleri ve öyküleri zikredilen bütün peygamberleri, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed (sav)’e kadar, iman hakikatlerini, melekleri, cinleri, şeytanları, cenneti, cehennemi… kesin bir şekilde gösterir ve tasdik eder.
Kuran’ın Kâbe’si; tarihi olanı da işaretlediğinden, bir ‘ibretler evidir’. Çağlar boyunca gelen müminler içinse hidayet ve rahmettir. Kâbe, ruhları araftaki insanlık için ise somut bir öğüttür. Kuran’ın Kâbe’si; kararsız gönüllere bir şifa, şaşkın akıllara bir ışıktır.
Kuran’ın Kâbe’si, kutsal kitapların ve bütün peygamberlerin evi olarak, Rabbine şahittir; Allah Teâlâ’yı gösterir. Baş gözü ve akıl gözü olanlara güneş gibi, hitap eder. Kâbe’nin şahadetini inkâr edenler körlerdir.
Sonuç: Kuran’sız Kâbe nasıl puthane ise, Kuran’sız insan da puthanedir; içi dünya ile doludur. Kâbe (Beytullah) Allah’ın evidir; yeryüzü camileri Kâbe’nin şubeleridir; her iki âlemde mutlak kurtuluş, saadet, huzur bu mübarek evin sakini olmakla mümkündür. Dünya hayatını Beytullah’a/camilere mensubiyet duygusuyla yaşayanlar Rablerini yanlarında bulurlar. Unutmamalıyız ki; her evin reisi o evin sakinlerini elbette sever ve korur. Biz Allah evinin adamı olalım da Allah bizi sevmesin ve korumasın, bu mümkün mü?