Home

Bidat-Nedir

İslam dünyasındaki ihtilafların sebebi

وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” (Âl-i İmrân 105)

الْبَيِّنَاتُ– beyyinât. Sözcüğün kelime manası delil ve şâhit demektir. Ayette geçen bu ifade, Allah Teâlâ’nın kelamı olan Kuran’ı, Allah Teâlâ’nın son elçisi Hz. Muhammed (sav)’i ve günümüze kadar gelen İslam tarihinin yüksek şahsiyetlerini ve yeryüzü müminlerini kuşatıcı bir ifadedir. Rabbimize şahitlik eden Kuran ayetleriyle yeni bir kimlik kazanan insanlık, modern zamanlarda ümmet şuurunu kaybedip kabile ve soy asabiyesine sarılarak, bilerek bilmeyerek, hakka bigâne kalıp cahiliye toplumunun sosyolojisini ve psikolojisini yeniden üretmeyi başarmıştır. Bu durum, Batı’nın, hâlâ sömürge ve yarı sömürge olarak kontrol altında tuttuğu İslam dünyasındaki bir zaferi midir, yoksa Müslümanların yuvarlandığı derin cehaletin ve gafletin bir eseri midir, bilim adamlarınca analize muhtaç bir konudur.

Bugün İslam dünyasını meydana getiren ülkelerin her birinde iç karışıklık, fukaralık, cehalet, gerilik, medeni imkânlardan yoksunluk… Velhasıl; maddî ve manevî zayıflık söz konusudur. Allah’ın emrettiği, ‘Müslümanların kardeşliği’ gibi asli görevler, siyasi ve ekonomik ihtilafların ağırlığı altında, silik gölgeler gibi etkisiz ve önemsiz hale getirilmiştir. Müslümanların, duygu, düşünce, tutum ve davranışlarını ortaya koyarken Kuran ve Sünnet temelli bir paradigma kullandıklarını söylemek kolaycılıktır. Müslümanların Halifesi yok. Haliyle homojen hareket edebilen bir ümmetten söz edemiyoruz. ‘İcma-i Ümmet’ kitaplarda kalan, bağlayıcı özden yoksun bir tanım seviyesine inmiş durumdadır. Kıyası Fukaha ise, hayatın pratiğinde esamisi çok fazla okunmayan daha çok akademik bir tecessüsten ibaret bir mahiyet almıştır. İnsanlar mezheplerini biliyor, fakat fıkıhlarını bilmiyor. Hatta fıkıhsız Müslümanlık kentli gençler arasında ilgi topluyor. Oysa fıkıh toplar, ümmet yapar, fıkıhsızlık ise parçalar, insanı ümmetten kopuk birey kılar.

Bu ayeti kerimenin tazammun ettiği mana, dolaylı olarak, Yahudilik ve Hıristiyanlıkla ilgili mesajlar içerdiğini de bize düşündürmektedir. Şöyle ki; Kuran, her iki dinin gerçek öğretisini cami ilahi bir kitaptır. Ehl-i kitap dediğimiz Yahudiler ve Hıristiyanlar, onlar da İslam dinine geçip Allah’ın kitabı olan Kuran’ın ahkâmıyla nefislerine hükmetmeyerek şirk ve cehalet içinde kalmışlardır. Ehl-i kitabın maddi imkânlarının Müslümanlardan fazla olması, bilim ve teknoloji üretebilmeleri, vb. üstünlükleri, dünyevidir, neticesi boştur. Ebediyet için yaratılan insanı Cehenneme gitmekten alıkoyamayan her inanç ve imkân, değersizdir.

Sonuç: İslam memleketlerinde yönetenler ve yönetilenler, birbirlerine Allah’ın emrettiğiyle emretmiyor, aksine insanlar birbirlerine nefislerini dayatarak zulm ediyorlar. Müslüman fertlerde ve devletlerde, başarı ve kurtuluş, İslam dışı inanışlarda aranıyor. Müslümanların yaşadığı ülkelerde, Müslümanların arasında gözüken çatışma ve her türlü yakıcı, yıkıcı, bölücü faaliyet, bize bir hususu açıkça işaret ediyor ki, o da şudur: Müslümanlar, Kuran’ın umumi kanunlarına bağlı olarak hareket etmediklerinden kalpleri ayrılmaya ve ülkeleri parçalanmaya devam edecek gözükmektedir.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s