Ahretin zencileri olmamaya bakmalı!
يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ فَأَمَّا الَّذِينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ أَكْفَرْتُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
“O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, ‘İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın’ denilir.” (Âl-i İmran 106)
Ayette geçen تَبْيَضُّ –tebyaddu (beyazlanmak, ağarmak) ve تَسْوَدُّ – tesveddu (kararmak, siyahlanmak) ifadeleri insanlar için birer sıfattır. Yüz, kalbin aynasıdır; kalbi karışık adamın yüzü de karışıktır. Müslüman olup amel yapan insanların kalbi sağ, yüzü ağ, yeri bağ olur; kalbi ölü olanların ise, yüzü siyah, yeri nar-ı niran olur.
İslam dinini, ahlaki değerleri, ibadetleri ciddiye almayan, hatta inkâr eden nice mümin ve kâfir insanlar vardır. Zenci Batı toplumlarında bir hakaret anlamı taşımaktadır; ancak Müslümanlar için böyle bir tabiri kullanmak doğrun değildir, kabul edilemez. Bu yüzden bu yazıdaki zenci ifadesi bir mecaz olarak kullanılmıştır. Bu gün dindarlara, muhafazakârlara zenci muamelesi yapan, her fırsatta onları aşağılamaya çalışan, kibir abidesi ‘beyaz adam’lardan ise mebzul miktarda bulunmaktadır. Biz biliyoruz ki, dünya, imtihan yeridir, burada her iş olur! Lakin işlerin sonucu sahipleriyle Ahrete intikal eder.
Varsın ülkemizde yahut dünyanın şu bu köşesinde birileri Müslümanlara zenci muamelesi yapsınlar. Mühim olan şu: Dünyadayken iman ve amelle kazanılmış kalp paklığı ahrette yüz aklığıdır. Allah Teâlâ, inanan ve inanmayan insanların arasında, iyi ve kötü hadiseleri, mutluluk ve mutsuzluğu, zaferleri ve hezimetleri, fakirliği ve zenginliği, vb. halleri, dolaştırmaktadır. Hadiseler okyanusu, bazen lehte coşar bazen de aleyhte. Hangi dalga isabet ederse etsin, Müslümanlar, her hal ve şartta, sabretmelidirler. Kim ne yapıyorsa Allah ondan haberdardır. Dünya, gâhî keder gâhî sürurdur. Yapılan ameller, çekilen çileler, boşa değildir. Müslümanların katlandığı sıkıntılar, yerin üstünde yerin altında yaşanan derin acılar, en nihayetinde, günahlardan bir arınmadır. Rahman ve Rahim olan Allah, Müslümanların, ahret yurduna beyaz bir yüzle geçmelerini istemektedir. (Âl-i İmran 140-141 ve 153. ayetlere bakınız.)
Yine unutmamalı ki, asıl felaket ahretin zencisi olmaktır. İnansın inanmasın, herkes, Ahrette Cennet yahut Cehenneme yerleştirilmek üzere Allah Teâlâ’nın huzurunda toplanacaktır. Orada amel defterleri (sınav kâğıtları) açıldığında, kişi, saçı ak mı kara mı görecektir. O halde asıl zencilik ahret zenciliğidir. İnşallah, kalbi ve amelleri aynileşen müminler ahretin zencileri olmayacaklardır. Ebediyet âleminde onlar için kalp sürürü ve yüz aklığından öte bir şey yoktur.
Sonuç: Zümer suresi altmışınca ayette, “Kıyamet gününde, Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin kalacağı yer, cehennem değil midir?” uyarısı yapılırken, Âl-i İmran suresi yüz yedinci ayette de şu müjde veriliyor: “Yüzleri ağaranlara gelince, onlar Allah’ın rahmeti içindedir; orada ebedi kalacaklardır.”