Home

mt-nemrut-antioch

Hep Umre’ye gitmeyin, bazen de arkeolojik kalıntıları görmeye gidin!

 

قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُواْ فِي الأَرْضِ فَانْظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذَّبِينَ

“Sizden önce nice dinler gelip geçti. Yeryüzünü gezin, dolaşın da yalanlayanların sonucu ne olmuş, bakın, görün.” (Âl-i İmran 137)

سُنَنٌ – sunenun ifadesi;  açılan çığırlar, rağbet edilen yeni yollar, makbul olan ibadat ve adab – ı nebeviyye tekabül etmektedir. Ayette geçen ‘sunenun’ ifadesi en nihayetinde peygamberler ve onların tebliğ ettikleri ilahi dinler demektir. Özelde ise son ilahî dinin kaynağı Kuran yolu manasındadır. Tabiatta nasıl fizik kanunları geçerliyse, sosyal toplumlar için de, Allah, dinini bir kanun olarak koymuştur. İlahî din; kişiyi kurtuluşa götüren ilahî bir kanun, bir yoldur. İlahî din, tebliğ edilen toplum için ilahî bir çığır açmaktır.

Fizik kanunlarından birini ihlal edince başımıza ne geleceğini biliyoruz. Mesela: Yer çekimi kanunu sebebiyle çisimler yüksekten aşağı doğru düşer. Bu ilahî bir kanundur. Düşen bardak yere çarpar ve kırılır. Kışın demliğin suyunu dışarıda bırakırsak, demliğin içindeki su donar. Bu da yine bir fizik kanunudur. Kâinat baştan sona kanunlara tabii olarak çalışmaktadır.

Allah teâlâ, gelip geçen sosyal toplumlar için de, tabii kanunlar gibi, sosyal kanunlar koymuştur. İlahî din, sosyal hayatı en iyi şekilde tanzim eden bir kanundur. İlahî din kanununun ihlali fizik kanunları gibi sonuçlar doğurur. Mesela: Allah’a inanma ve inanmama iki ayrı paradigmadır ve her ikisinin de sonuçları vardır. Her sonuç, bir kanunun göstergesidir. Dinin haram saydığı içki, fuhuş, faiz, zulüm, yalan, iftira, kin, kibir vb. davranışlar, ilahî kanun gereği, olumsuz sonuçlar doğurur. İnançsızlık ve çirkin amel kişiyi cehenneme kadar sürükler. İmanın gereği olarak ortaya çıkan, güler yüzden maddi yardıma kadar, her türlü iyilik, merhamet, sevgi, namaz, zekât, sadaka, haç vb. samimi kulluk, aile hayatına önem vermek, akrabalarla devam ettirilen ilişki, konu komşu gözetmek, herkes için iyi niyet taşımak, çevreyi korumak vb. tutum ve davranışlar, kişinin seçimlerine göre yaşanan imanlı veya imansız her hayat, ilahi kanun gereği, cennet veya cehennem sonucunu doğurur.

Allah teâlâ sosyal toplumu asla sahipsiz bırakmamıştır. Yeryüzünde ortaya çıkan ilk medeniyetle birlikte günümüze kadar gelen tüm medeniyetler ilahî mesajla uyarılmıştır. Hadis kaynaklarında ilk insan ve peygamber olan Hz Âdem’den beri 124 bin peygamberin gelip geçtiği ifade edilmektedir. Yani, kadim bütün medeniyetlere -ki, bunların bir kısmının arkeolojik kalıntıları bugün hâlâ ortada durmaktadır-, uyarıcı elçi gönderilmiştir. Kuran’da peygamberlerin 25 ya da 28 tanesinin adları zikredilmektedir.

Arkeoloji bize ne öğretir?

  1. Yunan’ın Zeus, Hephaistos, Hades,, Dionysos, Afrodit-Venüs, Adonis ve Hera’sı; Arab’ın Lat ve Menat’ı; Mısır’ın Ra’sı vb. binlerce tanrı ve tanrıça, onların ilahlık sıfatları, birer uydurma olduğunu;
  2. Tanrılar ve tanrıçaların, bir aldanma ve aldatma nesnesinden ibaret olduğunu;
  3. Tanrıların ve tanrıçaların, ne kendilerini, ne kendileri için yapılan mabetleri ne de kendilerine kulluk yapan insanların ve onların kurduğu medeniyetlerin koruyucusu olamadıklarını;.
  4. Tanrıların ve tanrıçaların, insanlara hiçbir fayda ve zarar vermediğini;.
  5. Tanrıların tanrıçaların, tabiata en küçük bir müdahalede bulunamadıkları, kâinattaki fizikî hadiselerin hiçbirinden haberlerinin olmadıklarını; .
  6. Arkeoloji müzelerini süsleyen tanrı ve tanrıça heykelleri ve tasvirlerinin, ören yerlerindeki tanrılara atfedilen mabet kalıntılarının, insan aklının ve hislerinin ürettiği hezeyanın somut birer kanıtı olduğunu;.
  7. Kendilerini tanrı gören kralların, kraliçelerin ve firavunların bekası olmadığını, taş, metal ve tahta tanrılar ve tanrıçalar kadar,. onların da yalancı ve zavallı olduklarını;
  8. Bilim ve teknolojinin bu derece ilerlemiş olmasına ve birer eşya haline gelmiş eski tanrıların ve onlara atfedilen medeniyetlerin akıbetlerinin ortada olmasına rağmen, dünyanın yarısının bugün hâlâ putlara tapıyor olmasının , insan ruhunun, varlık karşısında hâlâ karanlık bir şuurla hareket ettiğini;
  9. Putçu medeniyetlerin aynı zamanda köleci ve baskıcı rejimlere sahip olduklarını; insan istismarının ve emeğinin putçu medeniyetlerce en vahşi şekilde sömürüldüğünü… bize gösterir ve öğretir.
  10. İlahî din, vahî dini İslam, Mekke putçuluğunu yıkarak insanlığa ne getirdi? İslam inancının tanrısı, Allah (cc) nasıl bir ilahtır? İslam diniyle birlikte kadın erkek nasıl bir değer ve sosyal rol/statü elde etti? Kölecilik ne oldu? İslam yönetici sınıfı nasıl tanımladı? İslam tabiata nasıl baktı ve nasıl bir mana yükledi? İslam üretimi ve hak kavramını, emek dışı bir kazanç olan faizi, nasıl temellendirdi? İslam,  varlık problemini, hayatı, ölümü, nasıl izah etti? Daha onlarca soru… İşte, anlamamız gerekir ki, putperest eski medeniyetler bilinmeden İslam’ın yeryüzünde meydana getirdiği aydınlık da yeterince bilinemeyecektir.

Rabbimiz, eski medeniyetlerin bakiyelerini ve onların devam eden izdüşümlerini görmemizi bu sebeple istemektedir. Fakat biz, bu isteği-emri, yeterince yerine getirmiyoruz. Dünyada arkeolojik kalıntıları görmek için en az seyahat eden İslam dünyasının insanlarıdır. Oysa insanlığın kültürel geçmişini günümüze taşıyan arkeoloji bilimi, pek çok eski medeniyetin kalıntılarını ve öyküsünü ortaya çıkarmıştır. Tarihi yapılar, heykeller, taş veya madenî eşyalar, ait oldukları medeniyet hakkında bize nice şeyler öğretmektedir. Arkeoloji dünyasının eskiye dair elde ettiği mimari ve organik kalıntılar, günümüze ışık tutmaktadır. Kuran’daki anlatımlardan eski medeniyetlerin çoğunun putçu olduğunu biliyoruz. Arkeoloji bilimi de bunu bize kanıtlıyor. Allah teâlâya inanmamış ve onun gönderdiği elçileri dinlememiş medeniyetlerin putçu inanışları, hayat tarzı ve değerleri, ayakta kalmalarına ve ruhlarının kurtuluşuna yetmemiştir. Rabbimizin sosyal kanunlarının bir sonucu olarak, putlarıyla beraber medeniyetleri yok olup gitmiş, canları da cehennem varlığına dönüşmüştür.

Tarih ve arkeoloji biliminin bize gösterdiği gibi; her hayat tarzı, her davranış biçimi, çıkış gözesine göre çevresine etki etmektedir. Suyla içkinin sonuçları aynı olmamaktadır. Bir bardak temiz su saksıdaki çiçeğe fayda verirken, bir bardak içki onun hayatını karartmaktadır. ‘Bitkiye içki dökme, onu öldürürsün!’ diyen uyarıcıya inanmayan insan, çiçeğini kaybederek bunun bedelini daima ödemiştir.

Sonuç: Modern zamanların Müslümanları olarak, imkânlarımız arttı, bu sebeple Umre’ye, Hacca gitmeyi pek seviyoruz. Hac, farz bir ibadettir. Umre’de sünnettir. Bir kez Hac yapınca kişinin üzerinden sorumluluk kalkmış olmaktadır. Birden çok Haç, birden çok Umre yapmak yerine, eski kavimlerin akıbetini görmek, insan soyunun putperest geçmişi ve bugünü üzerinde derin düşünmek, bize, inancımızın değeri ve önemi hakkında pek çok şeyi öğretecektir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, cemaatler, tarikatlar, camilerimizdeki din görevlileri, mensuplarını, arkeolojik yerleri gezmeye, ilgili müzeleri incelemeye teşvik etmelidirler. Hatta Diyanet İşleri Başkanlığı bu gayeye hizmet eden turlar düzenleyebilir. Müslümanlar türbeleri dolaşmaya ara verip biraz da eski medeniyetleri ve onların yaşadıkları hayatı inceleyip yok oluş sebepleri üzerinde düşünmelidirler ki, bunu zaten Rabbimiz bizden istemektedir. Arkeoloji turlarına katılanlar, uzman kimselerin anlattıklarından pek çok şeyi öğrenebileceklerdir. Bu geziler Hıristiyan ve Yahudi vb. inanç mabetlerini de kapsamalıdır. İslam dini ile putçu kavimleri ve semavi dinleri karşılaştırma imkânı vereceğinden, mü’minler, inançlarının önemini ve değerini bu gezilerin sonucunda apaçık görebilecek, Müslümanlar olarak neden üstün olduklarını daha iyi kavrayacaklardır.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s