Home

KR_1_~1

Yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol!

وَمَا مُحَمَّدٌ إِلاَّ رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ أَفَإِن مَّاتَ أَوْ قُتِلَ انقَلَبْتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ وَمَن يَنقَلِبْ عَلَىَ عَقِبَيْهِ فَلَن يَضُرَّ اللّهَ شَيْئًا وَسَيَجْزِي اللّهُ الشَّاكِرِينَ

“Muhammed de ancak bir resuldür. Ondan önce de resuller gelip geçti. Şimdi o ölür veya katledilirse siz eski inancınıza geri mi döneceksiniz? Eski inancına geri dönerek kimse Allaha bir zarar veremez. Allah şükredenlere mükâfat verecektir.” (Âl-i İmrân 144)

Şahıslar ölür, fikirler, inançlar, davalar yaşar. Bugün yaşayan birçok dinin ve felsefi görüşün kaynağı yüzlerce, binlerce yıl geriye gitmektedir. Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed (sav) yaşamıyor, fakat getirdikleri inançlar hâlâ devam ediyor. Kökleri milattan öncesine dayanan; Konfüçyanizm, Şintoizm, Taoizm ve Budizm gibi Asya inançlarının günümüzde milyonlarca takipçisi var. Dinler için böyle olduğu gibi, felsefi görüş ve inanışlar için de benzer bir durum söz konusudur. Fikirleriyle insanları etkilemeyi başarmış, siyasi, sosyal, ekonomik birçok değişikliğe sebep olmuş, Platon (Eflatun), Aristoteles, Sigmund Freud, Friedrich Hegel, John Locke, Immanuel Kant, Descartes, Friedrich Nietzsche, Karl Marks vb. hâlen aramızda. Hak yahut batıl, bu yapı kıyamete kadar devam edecektir. Dünya, insanın sınavı gereği, tercih yeridir; Marks’la Hazreti Muhammed (sav) birlikte olacak ki, dileyen dilediğini seçebilsin. Dileyin dilediğine dönsün. Hazreti Muhammed’in (sav) açtığı yoldan yürüyen mü’minler, İslam’ı, kendilerine din olarak seçmişlerdir. İslam’ı bırakıp başka dinlere yahut felsefi inanışlara yönelenlerin, tercihleri sebebiyle, Allah’a bir zararları söz konusu olamaz. Kâr yahut zarar, insan içindir. Her seçim mutlak bir sonuç doğurur. Paradigma seçimi, değerlerin seçimi olduğundan, sonuçları cennet yahut cehennem olacaktır. Mü’minlerin paradigması Kur’an, gidecekleri yer ise cennettir.

Kur’an’a göre, insanların iki hayatı vardır: Geçici bir süre için yaşanan dünya hayatı ve ebedi kalınacak ahret hayatı. Dünya hayatı, ahretteki yaşama bölgesinin, cennet yahut cehennemin, kazanıldığı yerdir. Dünya hayatını, anasından doğanlardan kimi, bir-iki dakika, kimi de yüz yıl, belki birkaç yıl daha fazla yaşamakta, fakat sonuçta herkes ölümle yüzleşmektedir. Allah teâlâ, dünyayı, insanlara bir zevk ve safa yeri olarak yaratmadı, öyle olsa idi elam, keder ve ölüm olmazdı. Dünya, ahretin tarlasıdır; bu tarlada, duygu, düşünce, tutum ve davranışlara (paradigma) yapılan ekimler, her insan için baki sonuçlar doğurmaktadır: Cennet-Cehennem.

Mü’minler, Allah’ın son peygamberi, Hz. Muhammed (sav) tarafından tebliğ edilen, Kur’an-i Kerim’in emir ve yasakları doğrultusunda dünya hayatını yaşayıp kendilerini Rablerinin huzuruna çıkmaya hazırlamakla görevlidir. Hazreti Muhammed (sav) aralarında bulunmuyor, o kutlu nebinin vefatının üzerinden asırlar geçti, fakat onun tebliğ ettiği Kur’an, mü’minlerin elindedir. Mü’minler için en büyük nimet, dünyanın ve ahretin mana haritası olan, ruhlarına kılavuzluk eden, Kur’an’dır. Dünya hayatını ve varlığı Kur’an’la manalandıran Müslümanların filozoflara ve eski dinlere ihtiyaçları yoktur. İşte bu eşsiz kıymette, şükrü gerektiren büyük bir nimettir.

Sonuç: Ayetin sonunda yer alan, الشَّاكِرِينَ – şâkirîn(e) (şükredenler) ifadesi mü’minlerin dünya hâlleri karşısındaki yegâne tutumu olmak durumundadır. Şükür azı çok eder, çoğu da baki bir meyveye çevirir. Nimetler, şükrü gerektirdiği gibi, istenmeyen, hastalık, yoksulluk, zulüm, göçe zorlanma, savaşlar, terör, aile içi sorunlar vb. pek çok menfi hadise de, dünyanın hâllerindendir ve onlar da şükrü gerektirir. Mü’min bir insan, olumsuz bir durumdan kurtulmak ve selâmete çıkmak için elinden geleni yapar, fakat değiştiremeyeceği sonuçları kabul eder, çünkü başına gelen olumsuz hâlin, sınav gereği olduğunu bilir ve hâline şükreder. Mü’min, dünyacı değildir, ahretçidir; gâhî keder, gâhî sürür olan dünya hayatının hangi sahnesinde kendisine hangi rol verilirse, o rolün, ahret hayatıyla ilgili bir soru olduğunun şuurunda hareket edip cevabını Rabbine şükrederek verir. Ayetin sonunda Cenâb-ı Hak, şükredenleri mükâfatlandıracağını bildiriyor ki, karşılığı ‘cennet devleti’ olacaktır, inşallah.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s