Ölüm Allah’ın iznine bağlıdır!
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تَمُوتَ إِلاَّ بِإِذْنِ الله كِتَابًا مُّؤَجَّلاً وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الآخِرَةِ نُؤْتِهِ مِنْهَا وَسَنَجْزِي الشَّاكِرِينَ
“Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.” (Âl-i İmrân 145)
Önce şu özeti vermek istiyorum: Âl-i İmrân suresinin, özellikle, 121. ayetiyle başlayan ve 179. ayete kadar devam eden konuları, zafer ve yenilgiler barındıran Bedir, Uhud ve Hendek savaşları ekseninde Müslümanların yaşadığı, savaş ve ölüm arasındaki ilişki, şehit olanların diri olması, zor zamanlarda ve başa gelen işlerde gösterilen sabrın ehemmiyeti, peygamberlerin ilah olmadığı, ölümün onlar için de mukadder olduğu, peygamberlerin görevi ve Hazreti Muhammed’in (sav) pozisyonu ve rolü, yöneticilerin emirlerine uyarak ve Allah’tan korkarak hareket etmenin sonuçları, azınlık seviyesinde kalınsa bile Allah’tan yüz çevirmeyen mü’minlerin ve dünya nimetlerini ele geçirmek için çırpınan kâfirlerin akıbeti, saldırıya ve zulme karşı direnmenin hayati önemi, bu davranışların ahrete ait sonuçları, mü’minlerin kâfirlere itaatten men edilmesi, şefkat ve danışarak iş yapmanın faydaları… gibi hususlar ele alınmaktadır.
Ayetin baş kısmında yer alan ölüm olgusu üzerinde durmak istiyoruz. Ayetin başlangıcında yer alan, ‘Vemâ kâne linefsin en temûte illâ bi-iżniAllâhi kitâben mu-eccelâen’/ ‘Allah’ın izni olmadan hiç kimse ölemez. Ölümün belirlenmiş bir süresi var.’ uyarısı, ömrün nihayete ermesinin kendiliğinden olmadığını, ölümün, belirlenmiş bir vakti saati olduğunu bize öğretiyor. Ayette vurgulanan ve ecelin yazılı olduğu ifade edilen كِتَابًا – kitâben-kitap, ifadesinin nesnesi bilinmemekle birlikte ortada bir kayıt olduğu açıktır. Daha önceki bilginler kitabı yazılı bir metin yahut bir levha gibi algılamışlar. Günümüz bilgileri ışığında ise ölüm kayıtlarının DNA bilgileri yahut bilgisayarlarımızda olduğu gibi, elektronik kayda benzer bir kayıt türü olabileceği, vb. iddia edilmektedir. Varlıkların ecellerinin yazılı olduğu kitabın gerçekte ne olduğunu Allah bilir. Burada bizim öncelikle anlamamız ve bilmemiz gereken husus ölümün Allah’ın bilgisi çerçevesinde tayin edilmiş bir zamana bağlı olarak gerçekleştiğidir.
O halde mü’minlerin ölüm korkusu ile üzerlerine düşen görevleri yapmaktan imtina etmeleri doğru değildir. Çünkü korkunun ecele faydası yoktur! ‘Savaşa gitmeyeyim, ölürüm!’, diyen insan, eceli geldiğinde, kendini en çok emniyette hissettiği evinde ölür; eceli gelmediği için, savaşa giden arkadaşı ise çatışmalardan sağ salim evine döner. Kimse Allah’ın belirlediği zamandan bir dakika daha fazla yahut daha az yaşayamaz. Mü’minler için önemli olan, ölümle heran yüz yüze gelebilecekleri şuuruyla hareket edip kendilerine verilen ömrü en iyi şekilde değerlendirmeleridir.
Sonuç: İnsan kayıtlı bir varlıktır. Ahrette vereceği hesap dünya kayıtları üzerinden gerçekleşecektir. İnsanın ömrü ve eceli nasıl yazılı ise, yaptığı amelleri de kayıt altındadır. Yoklukta varlıkta, darlıkta genişlikte, hastalıkta sağlıkta, savaşta barışta, şükreden ve hayatlarını ölüm takıntısı olmadan, Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde yaşayan Müslümanlar, ölüm kendilerine ne zaman gelirse gelsin, işledikleri sevapların karşılığını cennet olarak alacaklardır ki, bu Rabbimizin bir vaadidir.
(M. Talat Uzunyaylalı)
.