Kabir hayatının varlığına bir delil
وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتًا بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ‘ölüler’ saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.” (Âl-i İmrân 169)
Ölümden sonra rızıklanmak kulun ilk elden cennet nimetlerine erişmesi demektir. Allah yolunda mücadele ederken öldürülen ve şehitlik mertebesini elde edenler, mahşeri görmeden, amel defterine bağlı hesabı vermeden, doğrudan cennet hayatına başlamaktadır.
Allah teâlâ Kur’an’da farklı ayet-i kerimelerde şehitlerin kanının boşa çıkarılmayacağı, ölümlerinden sonra hayatlarının rızıklandırılarak devam ettirileceği müjdesini vermektedir ki, dünya hayatından sonraki rızık mekânının, niceliğini niteliğini Rabbimizin bileceği, sarayları ve köşkleriyle, bağları ve bahçeleriyle, dağları ve ırmaklarıyla, gökleri ve denizleriyle, Hurileri ve Gilman’larıyla eşsiz cennetler olacağı anlaşılmaktadır.
Rızıklanmak en nihayetinde duygusal ve ruhî bir tatmindir. Meselâ: Aç insanın sevdiği bir yemekle karnını doyurması maddi ve manevi bir tatmin sağlar ki, kul, Allah’ın nimetiyle rızıklanmış olur. Hasretle beklenilen birine kavuşmak da doğrudan manevi bir tatmin sağlar. Bu da ruhî bir rızıklanmadır. Hele ölümden sonra devam eden rızkın bir kesbe/nimet getiren bir eyleme, dayanmadan doğrudan ilahî bir ikram şeklinde gerçekleşmesi, nimete nail olan kulun razı olunan fiiline karşı Rabbimizin bir mükâfatıdır; kuluna, merhametini, sevgisini gösteren özel bir muamelesidir.
Mü’min suresi 46. Ayette kabir hayatının varlığıyla ilgili şu bilgiler yer almaktadır: “…(Kâfirler) sabah akşam ateşe arz olunur…” Konuyla ilgili hadislerde de açıklamalar yapılmıştır. Ayrıca öldükten sonra ruhların hayatlarını devam ettirdikleri ‘Berzah’ alemiyle ilgili Mü’minin suresi doksan dokuz ve yüzünce ayetlerinde şu açıklama yer almaktadır: “Nihayet müşriklerden birine ölüm geldiği zaman, ‘Rabbim! beni geri gönder. Umulur ki ben dünyada yapmadığım sâlih bir amel bu kez yaparım’ der. Hayır! Söylediği boş bir sözdür. Artık onların önlerinde tekrar dirilecekleri güne kadar kalacakları bir berzah (kabir hayatı) vardır.”
Şehitlerin durumuyla ilgili, yazı konusu ettiğimiz ayeti kerimeyi de yine kabir hayatının varlığına bir delil kabul edebiliriz. Nasıl ki, şehitlerin hayatı sükût etmeyip cennete ulaşmakta ve cennetin ebedî bir parçası hâline gelmektedir, benzer şekilde, cennetlik yahut cehennemlik insanların hayatları da, ölümlerinden sonra, şehitlerin hayatı gibi, ruhî bir hayata dönüşmektedir. Ancak hadislerdeki betimlemelerden yola çıkıp, kabir hayatının, kulun cennet yahut cehennemde geçecek yaşantısının, bir benzetmeyle ifade edersek, demosu/sunumu-tanıtımı mesabesinde olduğunu düşünebiliriz.
Sonuç: Âl-i İmrân 195. ayette şehitlerin derecesi ve görecekleri muameleyle ilgili de ayrıca şu bilgiler yer almaktadır: “…Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır…”
M. Talat Uzunyaylalı